Modern İnsanın Unuttuğu Sığınak “Tevekkül”

Yayınlama: 17.05.2025
A+
A-

Zaman sür’atle akıyor, devir başka bir devre evrilmiş. Her şeyin hızlandığı, eşyânın ve fikirlerin dahi tüketildiği bu asırda insan, kendini çoğu zaman yorgun, tedirgin ve kaybolmuş hissedebiliyor. Kaygılarımızın çoğu, henüz yaşanmamış anların üzerine kurulu. Gelecek, çoğu zaman korkularımızın yansımasına dönüşüyor. Ne haz vardır ne huzur; zira kalp, sükûna muhtaç, ruh ise bir rehber arayışında. İşte tam bu hengâmda, İslâm’ın derûnî bir cevheri olan tevekkül çıkıyor karşımıza çağdaş insanın yarasına merhem gibi..

Tevekkül, pasif bir bekleyiş değil, bilakis aktif bir çabanın ardından yapılan teslimiyettir. Yani kişi, evvela azmini gösterir, gayret eder, alın teriyle meşgul olur; akabinde neticeyi Mevlâ’ya havale eder. Zira bilir ki her şeyin müsebbibi Cenâb-ı Hak’tır. Bugün birçoğumuz çalışıyor, üretiyor, plan yapıyor ama nedense içimiz rahat değil. Çünkü unuttuk: Her şeyin kontrolü bizde değil. Tevekkül, kontrol takıntısının panzehiridir. Modern dünyanın ‘her şeyi bil, her şeyi yap, her şeyi kontrol et’ dayatmasına karşı manevi bir dirençtir.

Tevekkül sahibi insan çaba gösterir ama sonuca körü körüne bağlanmaz. Çünkü bilir ki her şeyin bir hikmeti, her sonucun bir sebebi vardır. Kalbinde şu cümle yankılanır: “Ben elimden geleni yaptım, Rabbim en hayırlısını nasip eder.” Ve işte bu anlayış, insanı daha huzurlu, daha umutlu, daha tebessümlü bir hâle getirir. Çünkü tevekkül eden, hayatın yükünü yalnızca kendi omzuna yüklemez. O yükü paylaşmayı bilir. Her gecenin sabahı, her zorluğun ardından bir kolaylık geleceğini kalbinde hisseder. Bu farkındalık yüzüne yansır, tebessüm olur.

Tevekkül eden insan, çaba gösterir ama neticeye körü körüne bağlanmaz. Çünkü bilir ki her şeyin bir hikmeti, her sonucun bir nedeni vardır. Kalbinde “Ben elimden geleni yaptım, Allah en hayırlısını nasip eder” cümlesi yankılanır. Cevap aslında çok sade Daha huzurlu, daha umutlu, daha tebessümlü bir insan hâline getirir. Çünkü tevekkül eden, hayatın yükünü sadece kendi omzuna yüklemez. O yükü paylaşmayı bilir. Her gecenin sabahı olduğunu, her zorluğun ardından kolaylık geleceğini içselleştirir. Bu farkındalık, yüzüne tebessüm olarak yansır.

Tebessüm… Belki de modern dünyada en çok unuttuğumuz şey. Kalabalıklar içinde yüzler asık, gönüller buz kesmiş. Halbuki tebessüm bir nevi sadakadır; hem de en halisinden. Hazreti Peygamber (s.a.v.) buyurur: “Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır.” Ne güzel bir ikram, ne zarif bir edep. Bugünün insanı tevekküle muhtaç. Bugünün insanı tebessüme aç. Pozitif olmak, Pollyannacılık oynamak değil hayatın yüklerine rağmen iyi kalabilmek, umudu diri tutabilmektir. Modern dünya bize ne kadar ‘yetmez’ dedikçe, biz içimizden ‘yeter’ diyebilmeyi öğrenmeliyiz. Bu iç denge, kalbi hafifletir, zihni berraklaştırır.

Tevekkül sadece bir inanç değil, bir yaşam biçimidir. O yaşam biçimiyle baktığınızda, dünya ne kadar karmaşık olursa olsun, siz o karmaşanın içinde bir denge noktası bulabilirsiniz. Çünkü bilirsiniz ki, hayat sizin kontrolünüzden daha büyük bir sistemin parçasıdır. Ve o sistemde, Allah kulunu asla yarı yolda bırakmaz.

Ve nihayet, insana yakışan endişeler içinde boğulmak değil, kaderin sahibiyle ünsiyet kurmaktır. Çünkü kalp bilir: Elinden geleni yaptıysan, artık kalanı tevekküle emanet etmek en asil duruştur. Ve o teslimiyetin ardından gelen bir tebessüm, belki de kainattaki en hakikî huzurdur.

Kalbimize düşen her hakikat bir tohumdur; yeşermesi için sadece biraz tefekkür, biraz da teslimiyet gerekir. Eğer bu satırlar, yüreğinizde bir ferahlık, zihninizde bir sükûn bıraktıysa, ne âlâ. Kalbinize dokunabildiysem ne mutlu bana. Yazımı lûtfedip okuduğunuz için gönülden teşekkür ederim. Vesselâm..

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.