Bu ülkede basın özgürlüğü yalnızca iktidarın baskısıyla değil, ikiyüzlü sessizlikle de boğulmuştur. Yıllardır gazeteciler yazdıkları haberler nedeniyle gözaltına alınırken, cezaevlerine atılırken, mesleklerinden koparılırken bir kesim vardı ki olan biteni kenardan izleyip cümleyi şuraya bağladı:
“Yapmasınlardı, ceza almazlardı.”
İşte bugün o cümleyi kuranlar konuşuyor.
İşte bugün o sessizler bağırıyor.
İşte bugün o konforlu suskunlar mağdur rolüne soyunmuş durumda.
Ama kusura bakmasınlar, bu hikâyede masum değiller.
Dün kendi çıkarları, koltukları, ilişkileri, menfaat ağları bozulmasın diye yapılanlara göz yumanlar; gazeteci cezaevine girerken “bizi ilgilendirmez” diyenler; haksızlığı meşrulaştıranlar bugün aynı duvarların arasına düştüklerinde kimseyi suçlayamaz. Çünkü o duvarların tuğlalarına harç olan şey, bizzat onların sessizliğidir.
Basın özgürlüğü seçmeli bir hak değildir.
“Bana dokunuyorsa özgürlük, başkasına dokunuyorsa suç” diyemezsiniz.
Gazetecilik, güçlünün hoşuna gittiğinde meşru, rahatsız ettiğinde suç olmaz.
Ama bazıları tam da bunu yaptı.
Yanlışa yanlış demek yerine, güce yaslanmayı seçti.
Meslektaşı içeri alınırken susup, “hak etmiş” dedi.
Bugün ise aynı mekanizmanın kendisine döndüğünü görünce şaşkın.
Şaşırmayın.
Bu düzen böyle çalışır.
Bugün suçlananlar, dün suçlamanın normalleşmesine katkı sundu.
Bugün hedefte olanlar, dün hedef göstermeye sessiz kaldı.
Bugün “adalet” diye bağıranlar, dün adaletsizliğe omuz silkti.
Şimdi soruyorlar:
“Neden biz?”
Cevap basit:
Çünkü sıra size geldi.
Bu bir rövanş yazısı değildir. Kimsenin özgürlüğü pazarlık konusu yapılamaz. Ama ahlaki üstünlük de otomatik olarak kazanılmaz. Dün ilke yoktu, bugün mağduriyet edebiyatı var. Dün dayanışma yoktu, bugün alkış bekleniyor. Böyle bir denklem olmaz.
Gazetecilik, risk mesleğidir. Bedel ödemeden, ilke taşımadan, omurga göstermeden bu meslek yapılmaz. “Benim başıma gelmez” diyerek susanlar, bugün kendi kurdukları cümlelerin altında eziliyor.
Bu yüzden kimse çıkıp da başkalarını suçlamaya kalkmasın.
Kimse “neden yalnız bırakıldık” demesin.
Çünkü yalnızlık, dün tercih ettikleri duruşun doğal sonucudur.
Basın tarihine bir not daha düşüldü:
Suskunluk da bir tavırdır.
Ve o tavrın bedeli vardır.
Bugün ödenen bedel de budur.