Hayırseverlik maskesi altında oynanan küresel tiyatro!

Yayınlama: 01.08.2025
A+
A-

Tropikal hastalıkların başlıca taşıyıcısı olan sivrisineklerle mücadele, yıllardır sağlık politikalarının gündeminde. Bu konuyla en çok anılan isimlerden biri ise elbette Bill Gates. Yıllardır sivrisinekleri genetik olarak değiştirme fikrini savunuyor. Hedef, sıtma taşıyamayan sivrisinekler üretmek ve bunları doğaya salmak. Kulağa bilimsel, hatta faydalı geliyor olabilir. Ancak işin perde arkasına bakınca, karşımıza yalnızca sağlıkla sınırlı olmayan bambaşka bir tablo çıkıyor.

Gates’in projesi, milyonlarca genetiğiyle oynanmış sivrisineği doğaya bırakmayı öngörüyor. Yani doğrudan ekosisteme bir müdahale söz konusu. Doğal dengenin bu müdahaleyle nasıl etkileneceğini, uzun vadede neler yaşanacağını kimse tam olarak kestiremiyor. Ancak asıl soru şu: Tüm bu projeler gerçekten halk sağlığını mı hedefliyor, yoksa başka bir planın parçası mı?

Sivrisinek meselesi masum gibi görünse de, arkasında ciddi bir yapı var. Genetik müdahale, dijital sağlık sistemleri ve küresel kontrol mekanizmaları bu yapının parçaları. Bu konuda Kolombiya Üniversitesi’nde yayımlanan bir araştırma dikkat çekiyor. Çalışmaya göre, genetiği değiştirilmiş gen-drive sivrisinek projelerine 75 milyon dolardan fazla kaynak ayrıldı. Ancak bu projelerin çoğu, yeterli etik denetim yapılmadan ilerliyor. Halkın büyük kısmı bilgilendirilmiyor. Yani bilim adı altında doğrudan insanların ve doğanın üzerinde deneyler yapılıyor.

Aynı dönemde Gates’in dünya genelinde aşı şirketlerine yaptığı milyarlarca dolarlık yatırımlar dikkat çekiyor. Sadece bağış yapmıyor, doğrudan ortaklıklar kuruyor. Dünya Sağlık Örgütü üzerindeki etkisi de inkâr edilemez. Pandemi sürecinde alınan kararlarda, geliştirilen aşılarda, atılan her adımda onun gölgesi hissedildi. Bu parçaları bir araya getirdiğimizde, sadece yardımsever bir iş insanı değil, dünya sağlığının rotasını çizen güçlü bir aktörle karşılaşıyoruz.

Bu sistemin temelinde korku var. Önce yeni bir virüs tehdidiyle korku pompalanıyor, sonra çözüm olarak aşı, ilaç veya biyoteknolojik müdahaleler gündeme geliyor. Son olarak Dünya Sağlık Örgütü’nün chikungunya virüsü hakkındaki yüksek perdeli uyarısı da bu stratejinin yeni bir halkası gibi. Henüz ciddi yayılım göstermemiş bir virüs için yapılan bu çıkış, bilinçli bir korku iklimi yaratıyor. Ama bu senaryoya artık yabancı değiliz. Aynı korku dili, aynı stratejiyle defalarca karşımıza çıktı. Üstelik bu oyunun başrolü hep aynı Bill Gates.

Burada şu basit ama temel soruları sormak gerekiyor, madem bu kadar kaynağa sahip, neden Afrika’daki temiz su sorunu hâlâ çözülmedi? Neden yerel tarım desteklenmiyor? Neden ülkeler hâlâ tohum ve gıda konusunda dışa bağımlı?

Cevap açık, çünkü su ve toprak bağımsızlık demektir ama aşı ve ilaç, bağımlılık yaratır. Gates’in desteklediği projeler arasında Monsanto ile yapılan iş birlikleri, AGRA gibi genetik tohum programları ve GDO destekli tarım girişimleri bulunuyor. Hepsi, yerel üretimi güçlendirmek yerine, dışa bağımlılığı artıran yapılar.

Bugün yardım adı altında yürütülen birçok kampanya, aslında küresel bir pazarlama stratejisine dönüşmüş durumda. Önce ilaç üretiliyor, sonra medya yoluyla korku pompalanıyor, ardından çözüm yardım etiketiyle satılıyor. Ve kaçınılmaz son artık bir tüketici değil, sistemin içinde tutulan bir hasta kitlesi yaratılıyor. Ve bu kitlenin iyileşmesi, sistemin işine gelmiyor. Çünkü döngü devam ettiği sürece kontrol de, kazanç da sürüyor.

O zaman son sözümüz de şöyle olsu bir çocuğa uzatılan iğneye değil, o iğnenin kimin elinde olduğuna bakmamız gerekiyor. Yoksa gün gelir, bir sivrisinekten çok daha tehlikeli olan şeyi gözden kaçırabiliriz yani o sivrisineği yönlendiren aklı..

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.