Avrupa Birliği mültecilerden kurtulmanın yolunu Türkiye’de buldu!

Avrupa Birliği (AB), yasa dışı göçle mücadele adı altında, mültecileri temel insan haklarını hiçe sayarak üçüncü ülkelere zorla gönderme planını devreye alıyor. Yeni düzenlemeye göre, sığınmacıların bireysel bağları olmasa bile, sadece “geçmişte o ülkeden geçmeleri” bile sınır dışı edilmeleri için yeterli sayılacak. Listenin başında ise Türkiye yer alıyor.

Yeni plan, sığınmacının ailesinin ilgili ülkede bulunması ya da geçmişte o ülkede yaşamış olması gibi kriterleri devre dışı bırakıyor. Artık yalnızca o ülkeyi “transit geçiş” için kullanmış olması bile iade edilme gerekçesi sayılacak. Hatta hiç bulunmadığı bir ülkeye gönderilmesi bile mümkün olacak, yeter ki AB ile bu ülke arasında bir mutabakat olsun.

Türkiye ‘Güvenli’ İlan Edildi, İtiraz Süresi Yarıya İndi

AB tarafından “güvenli ülke” olarak daha önce de tanımlanan Türkiye, yeni planla birlikte artık resmen bu statüde değerlendirilerek mülteci iadelerinde merkezi rol oynayacak. AB, Türkiye’den gelen sığınma başvurularını daha hızlı reddetmek için süreci altı aydan üç aya indirme kararı aldı.

İnsan Hakları Örgütleri Alarm Veriyor

Avrupa’daki insan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları bu planı sert biçimde eleştiriyor. Göçmen hakları kuruluşu PICUM’un temsilcisi Silvia Carta, “Aile bağları hiçe sayılıyor, insanlar daha önce hiç ayak basmadıkları ülkelere gönderilecek” diyerek uygulamanın insanlık dışı olduğunu vurguladı.

Uluslararası Af Örgütü’nden Olivia Sundberg Diez de, bu düzenlemenin AB’nin kendi sorumluluklarını başka ülkelere yıkma stratejisi olduğunu söyleyerek, “Bu ülkelerde göçmenler işkenceye, kötü muameleye ve keyfi gözaltılara maruz kalabilir” uyarısını yaptı.

Siyasi Tepki: ‘İltica Hakkı’na Darbe’

Avrupa Parlamentosu Sol Grup milletvekili Estrella Galan da, “Bu teklif iltica hakkının canına okur” diyerek planı sert bir dille eleştirdi. Galan’a göre bu uygulama, sığınmacıları hiçbir hukuki güvencenin olmadığı yerlere itmeye hizmet ediyor.

Yasa Henüz Onay Aşamasında

Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı bu planın yürürlüğe girmesi için hem Avrupa Parlamentosu’ndan hem de 27 AB ülkesinden onay alması gerekiyor. Ancak içeriği nedeniyle, bu süreçte hem siyasi hem de hukuki düzeyde büyük tartışmaların yaşanması bekleniyor.