Toplumun temeline dinamit yerleştiriliyor! Gençler tehdit altında

Toplumun temeline dinamit yerleştiriliyor! Gençler tehdit altında
Yayınlama: 27.12.2025
A+
A-

-ÖZEL HABER-
AHMET ALİ YILMAZ
Toplumun dinamik yapısı, içten içe çürümektedir. Onlu yaşlara kadar düşen uyuşturucu kullanımı, akran zorbalığı, alkol tüketimi ve bir çok durum en açık göstergeleridir.

Toplumun temelini oluşturan, asıl gelecek ve istikbal meselesi olan gençlerin ortamlarına, yaşamlarına ve hedeflerine, çoğu zaman fark edilmeden dinamitler yerleşmektedir. Bu durum yalnızca sosyal bir sorun değil, aynı zamanda ciddi bir bağımsızlık meselesidir.
Bu sızıntı engellenmediği sürece, toplum olarak büyük bir uçurumun kenarına sürüklenmekteyiz. Ancak bu toprakların asil evlatları, her zaman olan bitenin farkında olmuştur. Kendilerine yöneltilen bu tür durumlar, başka toplumlarda veya devletlerde görülseydi, çoktan derin bir çöküşün içine sürüklenmiş olurlardı.

 

UYUŞTURU KULLANIM YAŞI 12, KULLANICI SAYISI 15 MİLYONA ULAŞIYOR

 

uyuşturucu toplumun içten içe çürümesine sağlayan ilk bakteridir.

Dünya Uyuşturucu ile Mücadele Federasyonu’nun verileri, 2024 yılında 10 milyon seviyelerinde olan bağımlı sayısının, bir yıl içinde %50 artarak rekor seviyeye ulaştığını gösteriyor. Ve Federasyon Başkanı Halit Toprak, saha araştırmalarından elde edilen verilere göre Uyuşturucu ile tanışma yaşının 12’ye kadar indiğini belirten Toprak, 18 yaş altındaki kullanıcıların %90’ının bu ağa kendi iradeleri dışında çekildiğini savundu. Bunlar göz önündeyken ciddiye sağlam adımlar atmak her bir bireyin başlıca görevidir.

 

UYUŞTURUCUYA ÇÖZÜM NASIL OLABİLİR?

 

Uyuşturucu, toplumun çürümesine sebep olan ilk bakteri gibidir: önce bireyi, sonra aileyi, ardından toplumsal dokuyu zayıflatır. Nasıl bakteri bağışıklığı düşürüyorsa, uyuşturucu da iradeyi, ahlâkı ve üretkenliği felce uğratır. Bu nedenle gençler arasındaki yayılımını azaltacak politikalar hem meşru hem de zorunludur.

Bu politikalar “yasaklamak” ile sınırlı kalmamalı; önleyici, koruyucu ve iyileştirici bir bütünlük taşımalıdır. Erken yaşta farkındalık programları, risk altındaki gençlere yönelik psikososyal destekler, aileleri bilinçlendiren çalışmalar ve mahalle temelli koruyucu mekanizmalar bu sürecin temel ayaklarıdır. Gençleri yalnızca cezayla değil, aidiyet ve umut duygusuyla korumak esastır.
Tam bu noktada eğitim belirleyici rol oynar. Eğitim yalnızca bilgi aktarmak değil; hayata anlam kazandırmak, doğru ile yanlışı ayırt etme becerisi kazandırmak ve güçlü bir kişilik inşa etmektir. Okul; gencin kendini değerli hissettiği, yeteneğini keşfettiği ve geleceğe dair bir hedef kurabildiği yer olmalıdır. Anlamını kaybetmiş bir eğitim sistemi, gençleri boşlukta bırakır; o boşluğu ise çoğu zaman uyuşturucu doldurur.
Sonuç olarak, uyuşturucuya karşı mücadele bir toplum sağlığı meselesidir. Bakteriyi yok etmek için yalnızca mikrop öldürücü yetmez; bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekir. İşte eğitim, bu toplumun bağışıklık sistemidir. Güçlü bir eğitim, bilinçli bir gençlik ve sahici politikalar birleştiğinde; çürüme değil, diriliş mümkün olur.

 

AKRAN ZORBALIĞI- EĞİTİM

Günümüzde toplumda gençler arasında; bedensel olarak güçlü olanın zayıf olanı, maddi durumu iyi olanın fakir olanı ve kendini çeşitli alanlarda üstün görenlerin kendilerinden aşağı gördükleri kişileri ezdiği ve aşağıladığı görülmektedir.

Örneğin, maddi durumu iyi olup bir Anadolu lisesine giden bazı öğrenciler, okumaya ihtiyaç duymadıkları düşüncesiyle arkadaşlarıyla birlikte “kaynatma” amacı güdebilmektedir. Bu durumu bugün birçok lise ortamında açıkça görmekteyiz.
Bunun sonucunda hem akran zorbalığı ortaya çıkmakta hem de sürü psikolojisi oluşmaktadır. Dersine ciddi şekilde önem veren öğrenciler, dışlanmamak veya hedef hâline gelmemek için zamanla bu gruplara yönelmek zorunda kalabilmekte ve yönelmektedirler.

Bu durum, gençler arasında eğitime önem vermeme anlayışını ortaya çıkarmakta; bununla birlikte, eğitim ve emek yerine farklı alanlardaki kişilere özenilmesi gibi sağlıksız bir yönelimi de beraberinde getirmektedir.
Bu süreç, yalnızca bireyleri değil, toplumun işleyiş mekanizmasını bozan ciddi bir paslanmaya yol açmaktadır.

 

 

ÇÖZÜM NASIL OLABİLİR?

Öncelikle yapılması gereken, toplumdaki insanların birbirlerinden üstün olmadıklarının öğretilmesidir. Bu, en temel ve öncelikli basamaktır. Çünkü akıl yapısının geliştiği, düşünmenin derinleştiği yetişme çağında verilecek doğru bir eğitim, sağlıklı bir toplumun zeminini oluşturur.

Bu nedenle eğitimin ıslah edilmesi ve okulun ilk aşamalarında bu bilincin kazandırılması büyük önem taşır. Okulun başlangıcında; hal ve hareket nasıl olmalı, derste konuşma adabı nedir, insanlarla nasıl iletişim kurulmalıdır gibi temel değerlerden oluşan dersler ile öğretilmelidir.
Bu dersler aracılığıyla, kimsenin kimseye üstün olmadığı bilinci kazandırılırken; aynı zamanda doğru konuşma, saygılı iletişim ve empati becerileri de geliştirilmiş olur. Böylece insanlar arasında sağlıklı bir iletişim kurulabilir ve toplumun bağları daha güçlü ve sağlam bir şekilde birbirine bağlanabilir.

 

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.