Siyasiler eleştirilere katlanmak zorundadır, hakarete değil!

Yayınlama: 26.05.2023
A+
A-

Kamuya mal olmuş kişilerin kişilik haklarına yapılan müdahaleler özel kişilerden farklı biçimde ele alınır. Basın yoluyla kişilik hakkına müdahale edilen kişinin kamuya mal olmuş bir kişi olması, kamunun bilgi almakta üstün bir yararı söz konusu olduğunda, müdahaleyi hukuka uygun hale getirebilir. Kamuya mal olmuş kişiler, toplumsal hayatın çeşitli alanlarında öne çıkarak toplumun ilgisini üzerlerinde toplayan ve haklarında bilgi edinmek bakımından toplumun meşru bir menfaatinin bulunduğu kişilerdir. Kamuya mal olmuş kişi kavramı dar anlamıyla bulundukları mevki, yerine getirdikleri görevler veya faaliyetleri ile toplumun ilgisini sürekli olarak üzerlerinde toplayan kişileri ifade eder. Siyasi parti yöneticileri, bürokratlar ve milletvekilleri de bu kapsamda değerlendirilir.

Türk toplumunun önemli bir kesiminin kendilerini siyasi liderleriyle özdeşleştirdiği, liderlerine yapılan ve kamuya yansıyan hakaretleri kendilerine yapılmış gibi algılayarak aşırı reaksiyon gösterdikleri, bu hakaretlerin toplumdaki kutuplaşmayı artırdığı, hakaret ve sövme fiillerinin, adi olaylarda dahi birçok öldürme ve nitelikli yaralamalara sebebiyet verdiği gözetildiğinde, bu fiillerin orantılı bir yaptırıma bağlanmasının toplumsal barışın ve kamu düzeninin korunması bakımından da demokratik toplumda zorlayıcı bir ihtiyacın karşılanması kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Yargıtay On Altıncı Ceza Dairesi kararında; “Demokratik toplumlarda siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmalıdırlar. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanmak zorunda değildir.” açıklamasına yer vererek ‘eleştiri’ ve ‘hakaret’ arasındaki ayırıma vurgu yapmıştır.

Söz konusu karara konu olayda sanığın kendisine ait twitter isimli internet sitesinde Cumhurbaşkanına yönelik  10 Ocak tarihinde ”Sevgili … bu hareketiyle gönüllerde taht kurdu, tüm trollere tam saplama yetkisi var şu an aq kuduzunun” , 03/02/2015 tarihinde ”…-Cemaat-Işid ya da islam adı altındaki askeri, siyasi, ekonomik her türlü oluşum, ortadoğunun hatta dünyanın baş belası. Hepsi yok olsun”, 16/11/2015 tarihinde ”Afsfsfada yancı …”, 25/12/2015 tarihinde ”Bebek katili … Terör Örgütü”, 18/02/2016 tarihinde ”Bu oçun skk politikaları yüzünden yakınlarıdan birine bişiy olsa, cinnet geçirip alsan silahı vurmaya çalışsan koruma ordusundan ulaşamazsın” şeklindeki paylaşımlarının Cumhurbaşkanına hakaret eylemi olarak değerlendirilerek Türk Ceza Kanunu’nun 299/3. maddesi uyarınca kovuşturma izni verildiği, benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 09/07/2018 tarihli ve 2018/1460 esas, 2018/2321 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere sanığın Cumhurbaşkanına yönelik, bahse konu sözleri sarf ederek üzerine atılı bulunan suçu işlediği anlaşılmakla, mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

Hakaret suçunun oluşması için temel kural söylenen söz, davranış, ifade vb. eylemin kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide edecek nitelikte olmasıdır. (Örneğin “pislik”, “şerefsiz”, “aptal”, “geri zekalı” “hayvan” vb. Sözler hakaret suçunu oluşturacaktır.)

Hakaretin mutlaka bir söz ile yapılmış olması da gerekmemektir. Şekil ve görüntü ile de hakaret suçu işlenebilecektir. Cumhurbaşkanı dışındaki siyasi parti yöneticilerine ve milletvekillerine yapılan hakaret suçu da “görevlerinden dolayı” nitelikli hal kapsamında değerlendirilir.

Bu sebeplerle nasıl ki toplum içinde diğer insanlarla olan iletişimimizde saygı sınırı aşmamak gerekiyorsa, sosyal medya üzerinden siyasiler aleyhine yaptığımız eleştirilerde de saygı sınırını aşmamak gerekmektedir.

 

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.