Spor ve siyaset ilişkisi görmezden gelinemez!

Yayınlama: 03.02.2023
A+
A-

‘Spor ve siyaset’ sosyal hayatımızda önemli bir yer tutuyor ve günlük hayatımızda olmazsa olmaz bir parçamız haline dönüşmüş durumda.

Toplumun geneline baktığımızda veya hayatımızın çeşitli evrelerinde her birimiz spor ve siyaset ile bir şekilde bir ilişki içerisindeyiz. Sebebini ise siyaset ve sporun toplumsal yaşamımıza derinlemesine girmiş olması olarak ifade edebiliriz. Nitekim bunun göstergesi olarak kamuoyunda tartışılan birçok konunun spor ve siyaset üzerine geçtiğini görüyoruz.

Siyaseti kısaca; toplumu yönetme sanatı ve faaliyeti olarak tanımlayabiliriz. Tabi bu faaliyet iktidar olarak nitelendirdiğimiz etkileme ve yönlendirme gücü olan kişiler aracılığıyla gerçekleştirilir.

Spor ise zaten çağımız insanının hayatında yer edinmiş ve toplumsal yapıya göre şekillenen bir olgu olarak ortaya çıkmakta, sosyo-politik oluşum koşullarına göre gelişerek kendini şekillendirmektedir.

Kamuoyunda yaygın olarak siyaset ve sporun birbirine karıştırılmaması gerektiğine inanılmaktadır. Ancak spor ve siyaset toplumu etkileyen iki önemli faktör olduğu için bunları birbirinden ayırmak olanaksızdır.

Bu iki kavramın iç içe geçmesinin temelinde; sporun toplumsal işlevine ek olarak kitleleri ilgilendiren ve çeken toplumsal bir olgu olması ve siyasetin en önemli özelliği olan topluma hitap etmesi yer almaktadır.

Sporun toplum üzerindeki etkisinin farkında olan siyasetçiler, ideolojik bakışlarının önceliğini göstermek veya siyasi dönüşümlerinin popülaritesini artırmak için sporu her daim kullanmışlardır.

Bu ilişki süreci ilk çağlara kadar uzanmaktadır. O dönemlerde spor ve siyaset ilişkisi ilk devletlerin kurulması, yerleşik hayata, tarıma ve hayvancılığa geçiş dönemiyle birlikte boş zaman kavramının ortaya çıkışı ile başlar. Özellikle Antik çağda Yunan site devletlerinin oluşumu ve birbirleriyle mücadelelerinde bu ilişki birçok örnekle karşımıza çıkmaktadır.

Örneğin; Antik çağda yapılan Panhelenik oyunları sırasında birbirleriyle mücadele içerisinde olan Yunan site devletleri, barış ilan ederek silah bırakır, en iyi sporcularıyla yarışmalara katılırdı.

Bu durum bazı tarihçiler tarafından Antik Yunan’ın küçük ve dağınık site devletlerini bir araya getirmek için yapılmış siyasi bir manevra olarak kabul etmişlerdir.

Ve o dönemde spor siyaset yakın ilişkisini gösteren bir tutumdur.

Benzer şekilde, Uluslarararası Olimpiyat Komitesi kurucusu Baron Pierre De Coubertin’in 1894’de bir oturumda sunduğu Olimpizm felsefesi ve sosyal barışı sağlayarak ulusları bir araya getirmek için modern olimpiyatların tekrar 1896’da başlamasını sağlayan fikrinin altında evrensel bir siyasi düşünce söz konusudur.

19. yüzyılla beraber sporun artık sermaye tarafından keşfedilmesiyle birlikte sporda profesyonellik, spor yönetim biçimlerinin oluşması, kapitalizminde etkisi ve büyük bir endüstri oluşumuna girmesiyle spor ve siyaset ilişkisi iyice şekillenmeye başlamıştır.

Modern çağımızda uluslararası düzeyde örgütlenen spor artık bariz şekilde siyasetçilerin, iktidarların, devletlerin; tanıtım, reklam ve propaganda aracı haline dönüşmüştür. Hatta bu amaçla günümüzde spor organizasyonlarını alabilmek için yarış halindedirler.

Çağımızda devletleri yöneten politikacılar ülkelerine prestij kazandırmak, uluslararası olay ve gelişmelere karşı tepki ve tutumlarını göstermek, ülkelerini tanıtmak gibi amaç ve vesilelerle spor alanlarını kullanmaktadırlar.

Kısacası spor, toplumu güçlendirme ve meşrulaştırma eğilimindedir ve bir ülkenin kendine özgü özelliklerinin, fikirlerinin ve sorunlarının bir yansımasıdır. Bu sebeple siyasetin, sporu görmezden gelmesi düşünülemez, spor ve siyaset şu ya da bu nedenle iç içedir.

Birçoğu sporun apolitik ve tarafsız olduğuna inansa da, spor; faaliyet gösterdiği alan itibariyle sosyo-politik bağlam içinde tamamen birbirinin içine geçmiş durumdadır.

Güncelliğini koruyan bir olaydan bahsedecek olursak: 7 Mayıs 2021 yılında, ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Spor Diplomasisi Bölümü tarafından ” Spor ve siyaset ilişkileri” ilgili uluslararası bir seminer düzenlendi.

Bu seminere bir çok ülkeden siyasetçi, akademisyen, spor adamları ve gazeteciler katıldılar.

Esasında, ABD Dışişleri Bakanlığı Spor Diplomasisi Bölümünün, bu seminerdeki amacı, spor ve siyasetin karmaşık bir şekilde iç içe geçme nedenlerini araştırmaktı.

Seminerin ilk konuşmacısı, Malezyalı gazeteci Haresh Deol’ün sözleri çok çarpıcı idi; “Malezyalı politikacıların oy toplamak için sporun kitlesel cazibesini kullanmakta, seçim kampanyaları sırasında genellikle yeni stadyumlar ve diğer spor altyapıları vaat etmektedirler.”

Yine Delaware Üniversitesi’nde profesör olan Dr. Muqtedar Khan, konuşmalarında Güney Asya perspektifinden Kriketin nasıl giderek politik bir spor haline geldiğini anlatarak, Hindistan’ın Batı’dan uzaklaşma sebeplerinden birinin de kriket sporu olduğunu izah etti.

Ayrıca, Hindistan’ın ülkeyi sporda izole etmek isteyen Pakistan’a karşı kriketin alt yapısını güçlendirerek, Pakistan’ı silahlandırdı. Hindistan, Pakistanlı sporcuların Hindistan Premier Ligi’nde oynamalarını yasakladı. Hakeza Pakistan’da siyasi değişimi etkilemek için kriket kullandı ve Dünya Şampiyonu kriket oyuncusu İmran Khan’ı iktidara taşıdı.

Seminerdeki bir diğer konuşmacı, Fransa’da spor siyaseti üzerinde yoğun bir şekilde çalışmış danışman, yazar ve tarihçi Dr. Lindsay Krasnoff idi. Spora kitlesel katılımı teşvik etmeyi amaçlayan Fransız spor sisteminin 1960 Olimpiyatları’ndan sonra nasıl kurulduğuna dikkat çekti. Bunlar, televizyonda yayınlanan ve geniş kapsamlı bir etkiye sahip olan ilk modern Olimpiyatlardı.

Fransız sporcular, umdukları kadar başarılı olmadı ve bununla ilgili hükümet geniş çaplı soruşturma açtı.

Fransız hükümetinin spora müdahalesi nedeniyle, spor ülkede tabandan elit seviyeye yükseldi ve dünyanın en başarılı spor uluslarından biri haline geldi.

Bir başka panelist, Fransa’daki Lille Katolik Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü olan Dr. Loic Tregoures oldu. Araştırmaları sporun, özellikle de futbolun tarihini ve bunun Yugoslav komünist rejimi tarafından nasıl kullanıldığını ve daha sonra etnik kimlikleri güçlendirmenin ve ayrılıkçı milliyetçi hareketler geliştirmenin bir yolu haline geldiğini açıkladı.

Dr. Loic Tregoures daha sonra sözlerine şunları ekleyerek, Yugoslavya’da Komünist rejim, spor yoluyla bir ‘Yugoslav Sivil Kimliği’ oluşturmayı umdu ve birlik ve beraberlik değerlerini vurgulayan kolektif sporlara odaklandı. Odak noktası, madalya kazanmak veya sporda üstünlük sağlamak değil, sporu uyumlu bir kimlik oluşturmak için kullanmaktı.

Spor ve siyaset yakın ilişkisine bir başka örnek; yakın zamanlarda Fransa’da yapılan hükümet seçimlerinde ” Fransa Spor komisyonu” Fransız sporcuların Lee Pen karşısında Makron’u destekleme çağrısında bulundu.

Fransa’da 175 bin spor kulübü, 73 bin antrenör ve 24 milyon sporcunun varlığından söz edecek olursak mesele biraz daha iyi anlaşılır kanaatindeyim.

Spor ve siyaset iliskilerinde, seçmeni etkilemeye yönelik, Pakistan devrik başkanı İmran Khan şunları söylemektedir. “Politika hayatın bir parçası olduğu kadar sporun da bir parçasıdır.”

Yine Portekiz’de 40 yıl iktidarda kalan Salazar, siyaset ve spor ilişkisine yönelik itirafta bulunarak “Ben futbolla 40 yıl iktidarda kaldım. Eğer elimde spor gibi bir enstrüman olmasaydı ben bu ülkeyi bu kadar uzun süre yönetemezdim”. ifadelerini kullanması dikkat çekicidir.

Bu varsayımlardan yola çıkarak; iç içe geçen ve birbirini etkileyen spor ve siyaseti birbirinden ayırmak yerine, sporun politik gücünü daha iyiye doğru kullanmaya odaklanmalıyız.

Yani spora politik bir mercekten bakmak zorundayız.

Deol’ün belirttiği gibi, “spor ırksal gerilimleri çözmek, insanlar arası iletişimi güçlendirmek, barışa katkı sunmak için de kullanılmaktadır.”

Son olarak spor ve siyaset yakın ilişkisine dair; Türkiye’de 11 milyon lisanslı sporcu, 300 bin antrenör, 100 bin civarında hakem, 19 bin spor kulübü var. Ülkemiz nüfusunu göz önüne alacak olursak; nüfusumuzun nerdeyse dörtte birinin sporla ilişkisi vardır ve hiç kimse bunu görmezden gelemez.

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.