Ecdadımızın İslamla şereflenmesinin en önemli sebeplerinden birisi olan İslam’da ki gaza ruhundan uzaklaştığımız günden itibaren hal-i pür melalimiz ortadadır.Bu ruh bin yıl İslam’a sancaktar olmaya, öncesinde de Abbasi halifesinin gözetim ve korunma görevini üstlenmeye vesile olmuştur. Her ne kadar bizden sonra bu görevi üstlenmek isteyen milletler çıkmış olsa da Yüce Allah’ın bu görevi kimseye tevdi etmediği dünyada ve İslam coğrafyasında akan kanlar neticesinden de anlaşılmaktadır.
Bizler mazluma Yunus zalime Yavuz öğretisiyle büyümüş, bu doğrultuda hayatını idame ettiren bir neslin devamı olarak sözü geçen öğretiye yakışır bir şekilde yaşamaktan çok uzaktayız. Bu sözü yalnızca siyasilere söylemek yetmez. Günlük hayatımızda karşılaştığımız, toplumun her kesiminde yer alan insanlar için söylemek, asıl gerçekliliğe parmak basmak için gereklidir. Bu söz nerden çıktı, toplumla alakası nedir diye sorduğunuzu düşünelim. Ekmek aldığımız bakkaldan, süt getiren sütçüden, kiracısı olduğumuz ev sahibinden, yanında çalıştığımız iş sahibinden,binada ki kapı komşumuzdan,ticaret yaptığımız esnaftan tutun aile hayatında birlikte yaşadığımız anne, babamız ve hatta eşimiz bile içtimai hayatın içinde karşılaştığı durum hasebiyle mazlum olan kim varsa ona Yunus gibi davranmaktan çok zulmetmekte, zalimin karşısında Yavuz gibi davranmaktan çok ona boyun eğmektedir.Aleme nizam veren bir milletin torunlarının bugün aleme nizam vermek için düstur edindiği mazluma Yunus zalime Yavuz olmak öğretisinden uzakta hayat idame etmesinin en büyük sebeplerinden birisi de nizam nedir bilmemesindendir. Nizam sözlük anlamı olarak Kâinatta ve her türlü kuruluşta, o şeyin varlığının gerektirdiği şekilde mevcut olan ve devâmını sağlayan yasa ve kural, düzen, usûl anlamına gelmektedir. İslâm düşüncesinde genellikle âlemdeki düzeni ifade etmek üzere nizâmü’l-âlem tamlaması kullanılır. Eski Yunan felsefesinde “âlem” anlamına gelen kozmos aynı zamanda “düzen” demektir. Pisagor’a kadar giden terimin bir düzen olarak âlemi ifade edişi Empedokles ile belirginlik kazanmıştır. Batı dillerindeki kozmetik (cosmetic) kelimesi de kosmos kökünden gelmekte olup terimin süs ve güzellik kavramıyla irtibatını göstermektedir. Arapça bir eserde âlem karşılığı kullanılan Grekçe kûsmûs teriminin “nizam” ve “süs” anlamlarını da içerdiği, dolayısıyla âlemin bir düzen içinde yaratılmış olmasıyla estetik bir âhenk taşımasının aynı kelimede ifadesini bulduğu belirtilmektedir (Câhiz, ed-Delâʾil, s. 67).
Binaenaleyh Anadolu’nun içlerine kadar gelip millete zulmeden Şah İsmail’in karşısına gerekirse tek başıma giderim diyerek atını dizginleyen Yavuz’un, derdinin aleme nizam vermek olduğunu hakiki manada bilen bir toplumun fertleri her ne sıfatla olursa olsun zulmeden tarafta olmayı tercih etmez. Ordu seferdeyken tarlasına girip ürününden yedikten sonra bedelini bırakan yeniçerilere, teşekkür etmek için Yavuz’un otağına giden papazın önünde belki tarla sahibinin rızası yoktu benim askerim rızası olmadan kimseden bir şey alamaz diyerek, Yeniçeleri ordudan kovan bir şahsın gaza ruhuyla bizlerin arasında ki farkı anlamak hastalığımızın şifası için teşhis mesabesindedir. Bugün geldiğimiz noktada toplum ve yöneticiler olarak Doğu Türkistan’ı, Gazze’yi hakiki manada savunamamızın asıl müsebbibi işte budur. Yüce Allah mazlumun yanında zalimin karşısında olacak sıfata sahip olmayı bu millete yeniden, şanlı ecdadının hatrına nasip etsin.