Türkiye, genç işsizliği ve eğitimsizlik sorununun giderek kronikleştiği bir döneme giriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) güncel verilerine göre, ülkedeki genç nüfusun önemli bir bölümü ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Bu gruptaki gençler, kamuoyunda “ev genci” olarak tanımlanıyor ve sayıları 5 milyona ulaşmış durumda. Uzmanlar, bu dramatik tabloya yönelik uyarılarda bulunarak, sorunun sadece ekonomik değil aynı zamanda toplumsal bir kriz boyutu taşıdığını dile getiriyor.
TÜİK’in yayımladığı 2024 verilerine göre, Türkiye’de 15-24 yaş grubundaki genç sayısı 12 milyon 763 bin 159 kişi. Bu gençlerin 2 milyon 922 bin 763’ü ne bir eğitim kurumuna devam ediyor ne de bir işte çalışıyor. Gençlerin eve bağımlılığı artarken, uzmanlar bu durumun siyasi ve ekonomik belirsizliklerden kaynaklandığını vurguluyor.
Toplam nüfusu 85,5 milyon olan Türkiye’de, 15-29 yaş grubundaki toplam genç sayısı 17 milyon 961 bin. Bu grubun 4 milyon 749 bininin ise ne eğitimde ne de iş gücünde yer aldığı belirtiliyor. TÜİK dışı kaynaklar ve sahadaki gözlemler, bu sayının 5 milyonu aştığını öne sürüyor.
Kadınlar Daha Çok Evde, Ama Erkekler de Yetişiyor
TÜİK verilerine göre, 15-24 yaş grubundaki genç kadınların yüzde 30,1’i, genç erkeklerin ise yüzde 16,2’si ne eğitimde ne de istihdamda. Uzmanlara göre, bu oranlar yalnızca işsizlik değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine de işaret ediyor. 15-29 yaş grubunda “ev genci” olan 4 milyon 749 bin kişinin 3 milyon 283 bini kadın, 1 milyon 466 bini ise erkek.
Karar’ın haberine göre, uzmanlar bu sosyal yapının olası sonuçlarına dikkat çekiyor:
“Bu kadar büyük bir kesimin ekonomik çarkın dışında tutulması aynı zamanda bir beka sorunudur. Nüfus artış hızının düşmesi kadar gençlerin kaybolması da aynı tehlikeyi içeriyor.”
Gençler Geleceği Göremiyor: “Çalışmaya Değmiyor”
Son yıllarda yapılan sosyolojik araştırmalar, gençlerin artan bir umutsuzluk duygusuna kapıldığını ortaya koyuyor. Gençler arasında yaygınlaşan görüş şu: Çalışmak, uğraşmak, üretmek artık karşılık bulmuyor. “Çalışmaya değmediğini, elde ettikleri kazancın emeklerine karşılık gelmediğini, mobbing gibi durumların stres yarattığını ve bazı durumlarda çalışmamanın daha karlı olduğunu” düşünen geniş bir genç kitle, evde kalmayı tercih ediyor.
Bu durum, sadece bireysel değil, ekonomik düzeyde de ciddi bir risk oluşturuyor. Bu konuda konuşan siyaset bilimci Prof. Dr. Emre Erdoğan, konunun yalnızca istatistiksel değil, “toplumsal adalet krizi” olduğunu vurguluyor. Erdoğan’a göre:
“Üniversite sonrası geçişi kolaylaştıran kamu destekli programlar oluşturulmalı. Giriş düzeyindeki istihdam olanakları yaygınlaştırılmalı. Uzun süreli işsiz gençler için istihdam destekli sosyal programlar geliştirilmeli.”
İşgücüne Katılım Düşüyor, Kadınlar Geride
2025 yılının ilk çeyreğine ait TÜİK istihdam verileri de bu tabloyu teyit eder nitelikte. İstihdam edilenlerin sayısı 32 milyon 389 bin, istihdam oranı ise %48,9 olarak açıklandı. Bu oran erkeklerde %66,3, kadınlarda ise sadece %31,9.
İşgücüne katılma oranı da benzer şekilde düşük seyrediyor. Genel işgücüne katılım %53,3, kadınlarda bu oran %36 ile sınırlı kalıyor. Özellikle 15-24 yaş grubundaki işsizlik oranı %15 olurken, bu oran erkeklerde %10,8, kadınlarda ise dramatik biçimde %22,7.
Atıl işgücü oranı ise yükseliyor. Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan toplam oran, 2025 ilk çeyreğinde %28,5 olarak kayıtlara geçti.
Uzmanlardan Net Uyarı: Bu Bir Patlama Noktasıdır
Ekonomist Dr. Murat Kubilay, genç işsizliği ve atıl nüfus sorununun geçmişe dayanan sistematik bir sorunun sonucu olduğunu ifade etti. Kubilay, özellikle 2000’li yıllardan itibaren uygulanan ekonomi politikalarının bu sorunu beslediğini belirtti:
“Eğitime en çok zaman, emek ve para harcanan dönemden geçiyoruz. Ancak doğru insan kaynakları politikaları uygulanmıyor. İstihdam yaratacak yeni önlemler yok. İşsizlik daha da artacak ve bu durum, toplumsal bir patlamaya yol açabilir.”
Gençliğin Geleceği için Uyarı: Bu Sadece İşsizlik Değil, Güvenlik Meselesi
Gençler arasında yurt dışına göç etme eğilimi artıyor. “Ülkeden umudunu kaybedip yurtdışında yaşama ve hayatını idame ettirme isteği” giderek yaygınlaşıyor. Sosyologlar, bu eğilimi “sessiz gençlik göçü” olarak tanımlıyor.
Uzmanlar devletin bu tabloya karşı harekete geçmesini istiyor:
“Devletin bu konu üzerinde çok ciddi çalışması gerekir. Bu kadar büyük bir kesimin kendini ekonominin çarkları arasında kaybettirmesi aynı zamanda bir beka sorunudur. Nüfus artış hızının düşmesi kadar gençlerin kaybolması da aynı tehlikeyi içeriyor. Bu aslında ekonomi ve güvenlik sorunudur aynı zamanda da. Hiçbir şey yapmak istemeyen gençlerin arasında kadınların oranı daha yüksek. Ama erkek nüfusta da bu eğilim her geçen gün artıyor.”