“Biz Bu Davayı Arabayla, Koltukla Değil İmanla Öğrendik”
Yeniden Refah MKYK Üyesi, GM Teşkilat Başkan Yardımcısı ve Ege Bölge Başkanı Cafer Azaklı ile Özel Röportaj
Röportaj: Gazeteci Talat Tosun
Türkiye’de Milli Görüş hareketi denince hafızalarda yer eden ailelerden biri olan Azaklı ailesi, yarım asırlık dava kültürüyle onlarca nesle örnek oldu. Bu köklü mirasın canlı temsilcilerinden biri olan Cafer Azaklı, Yeniden Refah Partisi MKYK Üyesi, Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı ve Ege Bölge Başkanı olarak sahada aktif çalışmalarını sürdürüyor.
Biz de yıllarını teşkilatlara vermiş, çocukluğundan itibaren Milli Görüş ikliminin içinde yoğrulmuş bu ismin hayat hikâyesini, dava anlayışını ve hafızasında yer eden en çarpıcı hatıraları dinledik.
Azaklı, hem geçmişin samimiyetini hem bugünün mücadelesini hem de geleceğe dair umutlarını anlattı. Ortaya, sadece bir kişinin hikâyesi değil; bir neslin, bir ailenin ve bir davanın serüveni çıktı.

“Maneviyatı güçlü bir ailede yetiştim…
Bu, hayatımın her döneminde pusulam oldu”
Röportajın başında kendisini anlatmaya başlayan Azaklı, 1860’larda Kırım’ın Azak bölgesinden Rize’ye göç eden, ardından İstanbul ve Sakarya’da yerleşen köklü bir aileye mensup olduğunu belirtiyor.
Babası “Pamuk Dede” olarak bilinen Hasan Azaklı’nın bölgenin en saygın esnaflarından biri olduğunu, babasının ise dönemin büyük alimlerinden ders alan, manevi yönü güçlü bir şahsiyet olduğunu vurguluyor.
“Bu ortamda büyümek, karakterimin temelini oluşturdu. Benim için aile sadece soy bağı değil; iman, ahlak ve duruş mirasıdır.” diyor.

“Bizim için Milli Görüş bir tercih değil; bir doğuştur”
Soru daha bitmeden tebessüm eden Azaklı, Milli Görüş ile tanışmasını şu ifadelerle anlatıyor:
“Ben bu davaya sonradan dahil olmadım. Biz bu davanın içinde doğduk. Açık söylemek gerekirse başka bir tercihim olamazdı, çünkü başka bir doğru görmedim.”
Ailesinin Milli Nizam Partisi’nin Sakarya’daki kurucuları arasında yer aldığını, Akıncılar Derneği’nin bizzat evlerinin altında faaliyet gösterdiğini, çocuk yaşta çay taşıyarak, risale düzenleyerek teşkilat kültürünü öğrendiğini ifade ediyor.
“Bugünlerde çocuklara tablet veriliyor; bize teşkilat ruhu verildi. Bizim oyuncaklarımız dava abileriydi.” diye ekliyor.

“Milli Görüş bende adalet ve ahlak olarak karşılık buldu”
Cafer Azaklı’ya Milli Görüş’ün kendisinde ne ifade ettiğini soruyoruz.
Cevabı çok net:
“Adalet… En başta bu. Çünkü Milli Görüş güçlüden yana değil, haklıdan yanadır. Ahlaktır, teslimiyettir, kimliktir. Bu dava bana insan olmanın ölçüsünü öğretti.”
Erbakan Hoca’nın etkisi: “O sadece bir lider değil, bir şahsiyet okuluydu”
Erbakan Hoca’yı anlatırken sesi değişiyor. Daha yavaş, daha derinden konuşmaya başlıyor:
“Onu tarif etmeye kelime yetmez. O, sadece Türkiye’nin değil bütün İslam coğrafyasının lideriydi. Bende bıraktığı en büyük iz; cesaret, vakar, ahlak ve ümmet bilincidir. Bugün hâlâ attığım her adımda, aldığım her kararda onun öğrettiği ölçüyü hissederim.”

“Fatih Erbakan, emaneti aynı sadakatle taşıyan yeni nesil liderdir”
Genel Başkan Dr. Fatih Erbakan’ın liderlik çizgisini çok güçlü bir vurguyla anlatıyor:
“Ben kendisini sadece bir genel başkan olarak görmüyorum. O, bu davanın emanetini, sadakati, ahlakını ve tevazusunu omuzlarında taşıyan bir liderdir. Onun arkasında yürümek bizim için şereftir.”

“Teşkilat bizim evimizdi… Mahallede değil, davada büyüdük”
Çocukluk ve ilk gençlik döneminden söz ederken gözleri parlıyor.
Zeytin–peynir–ekmekle kurulan mütevazı ama bereketli sofralar, okul çıkışında koşarak gidilen temsilcilikler, bir lira iki lira toplanarak demlenen çaylar, gece yarılarına kadar yapılan çalışmalar…
“Bugün şartlarımız daha iyi ama o günlerin samimiyeti yok. Biz teşkilatta büyüdük, davayla nefes aldık. Bu yüzden bizim için hiçbir makam şaşırtıcı değil; çünkü tüm çocukluğumuz zaten bu mücadeleyle geçti.”

Unutulmaz saha hatırası: “Bir kişi davayı anlasa, bin arabam feda olsun!”
1991 seçimlerinden bir anı anlatıyor.
Kocaali’nin taşlık köy yollarında Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’ndan gelen bir hacı ağabeyle yaptıkları saha çalışmasını aktarıyor.
“Araba taşlı yolda zıplıyor, içimden ’Şu lastik patlamasa bari…’ diye geçiriyorum. Dayanamadım, ‘Abi yavaş gidelim, arabaya yazık’ dedim.
Hacı abi bana öyle bir döndü ki…
‘Evladım, davayı anlattığımız bir kişi bile olsa, bir değil bin arabam feda olsun!’ dedi.
İşte Milli Görüş budur. O söz beni hayat boyunca yalnızca istikamete bağlamıştır.”

28 Şubat: “Bizim için zulüm değil, iman testi ve şeref belgesiydi”
Zor dönemleri sorduğumuzda 28 Şubat sürecine geliyor.
O günleri sükûnetle ama gururla anlatıyor:
“Bizim adımız listelere yazıldı, takip edildik, baskı gördük. Ama vallahi o günleri bir şeref madalyası gibi taşıyoruz. Çünkü biz orada duruşumuzu bozmadık.”
Bu noktada Erbakan Hoca’nın meşhur sözünü aktarıyor:
“‘Bu olay tarihin akışında bir nokta kadar bile önemli değildir.’
O durdu, biz de durduk. Bizim için mesele bu kadar netti.”

“Dava adamı rüzgâra göre yön değiştirmez”
Son bölümde dava adamı olmanın ölçüsünü böyle anlatıyor:
“Dava adamı; bedel ödemeyi göze alan insandır. Popüler olmayı değil, doğru olmayı tercih eder. Makam için değil, Allah rızası için yürür. Rüzgâr esince yön değiştirmez. Bizim yolumuz istikamet yoludur.”
Son söz: “Biz bu davaya hayatımızdan bir şey vermedik; hayatımız zaten bu davaydı”
Röportajın sonunda Cafer Azaklı’nın söylediği cümle, aslında hem kendi hayatını hem de bir neslin karakterini özetliyor:
“Biz bu davaya ömür vermedik; ömrümüz zaten bu dava olarak yaşandı.”
Milli Görüş geleneğinin bugüne taşınan en samimi hikâyelerinden biri olan bu röportaj, yalnızca bir siyasetçinin değil; bir dava adamının, bir ailenin ve bir neslin hafızasını bir kez daha gözler önüne seriyor.



