KOD ADI: YEŞİL Derin Bir Gölgenin Peşinde Kayıp Bir Hikâye

KOD ADI: YEŞİL Derin Bir Gölgenin Peşinde Kayıp Bir Hikâye
Yayınlama: 11.12.2025
A+
A-

Türkiye’nin yakın tarihine damga vuran karanlık dosyalar vardır. Adları yarım yamalak bilinir, belgeleri eksiktir, anlatılanlar ise çoğu zaman birbirini tutmaz. Bu dosyalardan biri de hiç şüphesiz “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım dosyasıdır.

Devletin içine çöreklenmiş yapılar, terörle mücadelede kullanılan gayriresmî yöntemler, PKK’nın taşralardaki etkinliği, JİTEM’in sınırları belirsiz varlığı… Hepsini bir araya getirdiğinizde, bu karanlık yapbozun ortasında duran siluet: Yeşil.

Kayıtlarda Mahmut Yıldırım.
Sahada bir “gölge”.
Tarihte ise bir muamma…

Bir Kod Adının Yarattığı Efsane

“Yeşil”, PKK itirafçılarının içinde sivrilen bir isimdi. Rivayete göre, operasyonlarda kullanılan kod adının sembolik bir nedeni yoktu; sade, nötr, dikkat çekmeyen bir renk… Ama zamanla bu isim, Türkiye’nin en tartışmalı operasyon figürüne dönüşecek; faili meçhul cinayetlerden gizli sorgu odalarına, illegal yapılanmalardan devlet içindeki kopuk güç odaklarına kadar geniş bir alanda yankılanacaktı.

Bugün hâlâ tartışılan soru şudur:
Yeşil bir adam mıydı, yoksa bir yöntem mi? Bir kişi mi, yoksa bir dönemin ruhu mu?

Öcalan Operasyonu ve Geri Çağrılan Talimat

Mahmut Yıldırım’ın en çok konuşulan başlıklardan biri, Suriye’de Abdullah Öcalan’a yönelik planlanan operasyonla ilişkisidir. Öcalan’ın Şam’daki yıllarında, Yeşil’in bölgeye sızarak hazırlık yaptığı, hatta operasyonun son anda geri çektirildiği iddiası yıllardır dilden dile dolaşır.

Bazı iddialara göre:

Operasyonun tamamlanmasına saatler kalmıştı.

Yeşil sahadaydı, hedefe yaklaşmıştı.

Bir yerden gelen talimatla “geri dön” denildi.

Bu iddiaların ne kadarı gerçek, ne kadarı mit bilmiyoruz. Çünkü Yeşil dosyasının kaderi, Türkiye’nin pek çok karanlık dosyasının kaderiyle aynı: Resmî olarak doğrulanmamış bilgi, gizli tanıklar, itirafçılar ve iddialar…

Ama bir gerçek var:
Öcalan’ın yakalanması yıllar sonra uluslararası bir süreçle, Kenya’da gerçekleşti.
Yani, Yeşil hikâyesi burada da yarım kaldı.

JİTEM Gölgesinde Bir Hayat

Yeşil’in adının en çok geçtiği alanlardan biri JİTEM’dir. Resmî olarak varlığı uzun süre reddedilen bu yapı, yerel istihbarat, kontra faaliyetler ve PKK’ya karşı gayriresmî operasyonlarla anılıyordu.

Yeşil, bu görünmeyen yapının içinde zaman zaman kullanılan, zaman zaman kendi ajandasını yürüten, zaman zaman da kontrolden çıkan bir figür olarak anlatıldı.

Kimine göre devlet tarafından yönlendirilen bir “operatördü”.
Kimine göre ise devlet içinde kendine alan açmış bir “serbest tetikçi”.
Kimine göre ise devlet yönteminin karanlık bir yansıması.

Öldü mü? Öldürüldü mü? Yaşıyor mu?

Bu sorunun cevabı kesin değil — belki de hiçbir zaman olmayacak.

Bazı iddialara göre:

1990’ların sonunda infaz edildi.

Kimliği belirsiz kişilerce ortadan kaldırıldı.

Devlet içi hesaplaşmalara kurban gitti.

Başka iddialara göre ise:

Emekli edilerek yurt dışında yaşamaya gönderildi.

Kimlik değiştirerek sessiz bir hayat kurdu.

Hâlâ bir yerlerden olup biteni izliyor.

Ama ortada somut bir mezar yok, DNA doğrulaması yok, resmî teyit yok.

Türkiye’nin karanlık dönemi gibi, Yeşil’in akıbeti de karanlıkta kaldı.

Bir Dönemin Sembolü

Yeşil dosyası, bir tek kişiyi değil; devletin, terörün ve kontr-terörün iç içe geçtiği bir dönemi temsil ediyor. Faili meçhullerin tavan yaptığı, derin devlet iddialarının havada uçuştuğu, insanların gündüz hukukla gece başka kanunlarla yaşadığı bir atmosfer…

Bugün geriye dönüp baktığımızda, şu sorular hâlâ güncelliğini koruyor:

Devlet, terörle mücadelede sınır nerede çizilmelidir?

Yasa dışı yöntemlerle verilen mücadele, ülkeyi korur mu yoksa yaralar mı?

“Amaca giden her yol mübah” anlayışı, geleceğe nasıl bir bedel bıraktı?

Yeşil gibi figürler, bu dönemin ürünü müydü yoksa dönemi oluşturanlardan biri mi?

Gerçek Suya Düşen Bir Gölge Gibidir

Yeşil dosyasını işlerken insan bir noktada şunu anlıyor:
Bu hikâyenin gerçeklerini ancak iki şey ortaya çıkarabilirdi:

Resmî arşivlerin açılması

Mahmut Yıldırım’ın bizzat konuşması

Bugün ikisi de yok.

O yüzden elimizde kalan şey; anlatılanlar, yarım belgeler, çelişkili ifadeler ve büyük bir gölge…

 

“Kod Adı: Yeşil” bir kişiden ibaret değil.
Bu kod adı, Türkiye’nin yüzleşmekte zorlandığı bir dönemin kodu.

Bir yüzü devlete dönük, bir yüzü karanlığa dönük;
bir eli hukukta, bir eli hukukun ötesinde;
bir ayağı sahada, bir ayağı gölgede.

Mahmut Yıldırım’ın akıbetini belki hiçbir zaman tam olarak öğrenemeyeceğiz.
Ama onun hikâyesi bize şunu hatırlatıyor:

Devletin karanlık tarafı, her zaman en büyük yarayı vatandaşa açar.
Karanlıktan beslenen yöntemlerin bedelini toplum öder.
Ve bir ülke, ışığa çıkmadıkça bu hikâyeler hep yarım kalır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.