Serdar Arseven ile Gündem: Özgür Özel’in “Cunta” Söyleminin Arkasında Ne Var?

Serdar Arseven ile Gündem: Özgür Özel’in “Cunta” Söyleminin Arkasında Ne Var?
Yayınlama: 16.04.2025
A+
A-

Türkiye’nin gündemi, Türkiye’yi seven herkesin avucunda bir kor gibi. Türkiye’nin kendisi yüreklerimizi ısıtıyor ama gündemi ise yakıyor. Meslek büyüğüm ve usta gazeteci sayın Serdar Arseven ile Türkiye’nin gündemine ilişkin konuşmaya, dertleşmeye devam ediyoruz. Ben soruyorum, Serdar Arseven ağabey içtenlikle cevaplıyor. Sözü fazla yormadan soru-cevaplarımıza geçelim…

Miraç Yinanç: CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Sayın Cumhurbaşkanını “cunta” kelimesiyle suçlaması çok tartışıldı. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı dava açtı. CHP ve “cunta” söylemi… Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

Serdar Arseven: Şimdi benden beklenen, “Bugüne kadar ki darbe girişimlerini büyük ölçüde destekleyen bir partinin genel başkanının ‘cunta’ kelimesini kullanması ve bu kelimeyle rakibini suçlaması büyük çelişki,” gibisinden bir değerlendirme yapmam olmalı. Hayır, ben böyle demiyorum çünkü bu çok sıradan bir değerlendirme olurdu. Evet, CHP 1960’tan bu yana olan birçok darbe ve darbe girişimini şu veya bu kıvamda desteklemiştir. Bu, bilinmeyen bir şey değildir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de ne de olsa eczacılık fakültesi mezunu, okumuş yazmış, biraz da siyasi tecrübesi bulunan bir kişilik. Sayın Erdoğan’ı “cunta” gibi, Sayın Erdoğan’ın mağduru olduğu bir kelime ve kavram üzerinden itham etmek ne gibi sonuçlara yol açar, bunu hesap edebilecektir herhalde.

Özgür Özel böyle dediği zaman Sayın Cumhurbaşkanı, bakanlar, AK Parti yöneticileri ve iktidara destek veren medya organları, yazarlar, çizerler hep birlikte CHP’nin geleneğini ve genetiğini hatırlatacaktır. Ve böyle de olmuştur. Şunu demek istiyorum: Özgür Özel “cunta” suçlamasını tepki almak için yaptı. Çünkü onun aklı da fikri de CHP Genel Başkanlığındaki konumunu güçlendirmekte ve belki de Cumhurbaşkanı adaylığına gidecek yolu açmakta. Politikanın gerçeklerini hepimiz biliyoruz. Politikada daimi dostluklar olmaz. Çıkarlar söz konusu olur.

Şu anki tabloda Ekrem İmamoğlu uzunca bir süreliğine devre dışı kalmış gibi görünüyor. Mansur Yavaş’ın da bir ölçüde devre dışında kaldığını söylüyoruz. Şimdilerde Halk TV’de, Sözcü TV’de, Now TV’de hep Özgür Özel propagandası görüyorum. Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’nu Ekrem İmamoğlu’nun yardımıyla yenip genel başkan olduğunda, ağırlığı bu kadar fazla değildi. Şimdi bakıyoruz, sadece muhalefete değil, iktidara yakın medya organları da Özgür Özel’in kendisinden beklenmeyecek kadar etkili performans gösterdiğini öne sürüyorlar.

Bugünkü tabloda bir muhalefet lideri gündeme gelmek, partisindeki genel başkanlığını pekiştirmek istiyorsa ne yapar? Direkt Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisini çekecek ifadeler kullanmaya çalışır. Özgür Özel de bunu yapmıştır. “Cunta” söylemi CHP’nin oylarını artırmamıştır ama Özgür Özel’in CHP içerisindeki gücünü artırmıştır.

Bakın, bir günlük boykot eylemi söz konusu oldu. Bu eylemin amacı neydi? Özgür Özel bir günlük boykot çağrısı yaptı diye hükümet erken seçim kararı mı alacaktı, piyasalar mı batacaktı? Hayır, ne oldu bakın. İktidar çevreleri CHP’nin ve Özgür Özel’in soykırımcı İsrail’e destek veren ürünlere boykot çağrılarına destek vermediğini, hatta Hamas’ı terör örgütü ilan edecek kadar ileri gittiğini hatırlattılar ve Özgür Özel’in yaptığının, yerli ve milli firmaları, ülke ekonomisini zarara uğratmaktan başka bir amaç taşımadığını vurguladılar.

Özgür Özel boykot çağrısı yaparken bir günlük eylemin aslında hiçbir sonuç getirmeyeceğini tahmin edemedi mi? Hayır, elbette etti. Onun niyeti sadece ve sadece bir şeyler yapıyor görünmekti. Çünkü kendisi Sayın Erdoğan ile “normalleşme-yumuşama” buluşmalarından dolayı çok eleştiri almaktaydı. CHP’lilerin büyük bir kısmı kendisine, “Yerel seçimi kaybetmiş Erdoğan’la normalleşme-yumuşama görüşmelerine girerek rakibinin toparlanmasına sebep oldu, oysa hiçbir teması kabullenmeyip erken seçim için uğraşmalıydın,” diye tepki gösteriyorlardı. Şimdi bu tepkiler unutuldu. Özgür Özel, şartların şu an için erken seçime müsait olmadığını ve iktidar istemedikçe de müsait olmayacağını bilmez mi?

Miraç Yinanç: Peki vatandaş erken seçim istemiyor mu?

Serdar Arseven: Vatandaşa sorarsanız her zaman erken seçim ister. Daha doğrusu bunu söyler. Ama her sene seçim yapmak da kaldırılabilir bir yük değildir. 2023’te seçim, 2024’te seçim, 2025’te seçim… Böyle şey mi olur? Vatandaştan belli bir süre için vekalet-yetki alıyorsunuz. Hop, erken seçim talebi… Vatandaş “erken seçim istiyor musunuz?” diye sorarsanız, “evet istiyoruz” der. Bunu niçin der? Hepsi değil ama büyük bir bölümü sesinin duyulması için der. Tepkileri vardır, bunları dile getirmek için ister. İkide bir erken seçim talebinde bulunmak ters teper. Zira bu sonu gelmez bir saçmalık olur. Diyelim seçim yapıldı ve diyelim ki CHP iktidara geldi. O zaman da onun muhalifleri seçimden 6 ay sonra erken seçim demeye başlayacak. Millet sokaklara dökülecek. Böyle bir şey olmaz ki.

CHP çevreleri 2023 seçiminden evvel, “Recep Tayyip Erdoğan bu seçimi kaybedecek, dolayısıyla seçim yaptırmaz, hatta seçim yaptırmamak için bu ülkeyi olmadık maceralara sürükler,” gibi laflar ediyorlardı. Ondan sonra hem genel seçim, hem cumhurbaşkanlığı seçimleri hem de yerel seçimler yapıldı. Genel seçimleri Cumhur İttifakı, cumhurbaşkanlığını Sayın Erdoğan, yerel seçimleri ise ana muhalefet kazandı. Dolayısıyla bu memlekette seçimler yapılıyor. Kısmetse yine yapılacak. CHP, gittikçe arayı açtığını düşünüyorsa 2027 ya da 2028’de açık ara kazanarak iktidara geleceğine emin demektir. O zaman ortamı bu kadar germenin, milleti sokağa dökmenin ne anlamı, ne faydası var?

Miraç Yinanç: Demokratik tepki olarak düşünülemez mi?

Serdar Arseven: Bu tür ortamlarda kontrol dışı pek çok hareket olabiliyor. Bölge karışık, dünya karışık, kimin eli kimin cebinde belli değil. Allah muhafaza, bu tür eylemlerde her tür provokasyon olabilir. CHP biraz geçmişe baksa, merhum Erbakan’ın Refah Partisi kapatma kararının açıklandığı gün kitlesine “itidal” tavsiye ettiğini görür. Sayın Erdoğan da şiir okuduğu için mahkûm edildiğinde “itidal” tavsiye etmişti.

Tabii, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, Özgür Özel için dert başka. Ben, CHP Genel Başkanının içerideki bütün rakiplerini geçerek cumhurbaşkanı adayı olmak istemesini garipsemiyorum. Doğrusu radikallerin bu kadar etkili olduğu bir partinin başındaki bir isim, tabiri caizse o radikallerin gazını almak ve genel başkanlığını pekiştirmek için bir şeyler yapacaktı ve nitekim yapıyor.

Zafer Partisi, “Alanda DEM’liler var,” diye Saraçhane eylemine direkt destek vermedi. DEM ise destek verir gibi yaptı ama biraz kenarda durdu. Öte yandan ABD ve AB, İngiltere, Ekrem İmamoğlu’na pek destek vermedi.

Miraç Yinanç: Bütün bunları nasıl okumak lazım?

Serdar Arseven: Zafer Partisi ve DEM, CHP’nin yedek lastiği gibi algılanmak istemiyor olabilir. Dünyanın şu andaki şartları, ülkelerin güvenlik endişeleri de her birini öncelikle güvenliklerini düşünmeye itiyor. Türkiye, hem AB ülkelerinin hem de aslında bütün ülkelerin güvenliği açısından mutlaka ılımlı ilişkiler sürdürülmesi gereken bir ülke. Bu ülkenin başında da Sayın Erdoğan var. Onun için yargının yetki alanındaki bir konuya müdahil olmaları, Türkiye’nin iç hukukuna karışır pozisyon almaları ve bundan dolayı da Sayın Erdoğan’ı hedef almaları kendileri açısından “rasyonel” bir tutum olmazdı.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.