Günümüzün hızlı ve dijital odaklı müzik dünyasında, şarkıların popülerliği kadar duygusal derinliği de önemli hale geldi. Bu bağlamda Ceren Cennet, besteci, söz yazarı ve yorumcu kimliğiyle müzik yolculuğunu, şarkılarının arkasındaki kırılma anlarını ve hayata dair içten duygularını gazeteci Abdussamed Tosun’a samimi bir şekilde anlattı.
Abdussamed Tosun: Besteci ve söz yazarı kimliğinizin yanı sıra sahnede güçlü bir yorumcu olarak da öne çıkıyorsunuz. Sizi ilk kez şarkı yazmaya iten o anı hatırlıyor musunuz? O duyguyu bugün hâlâ aynı tazelikle hissedebiliyor musunuz?
Ceren Cennet: Hayatta hepimizin farklı dönemlerde karşılaştığı zorluklar oluyor. Benim için de ilk şarkıları yazmaya başladığım dönem, tam da bu zorlukların geride kaldığını düşündüğüm, “Artık mutluyum” dediğim bir zamana denk gelmişti. O günlerde müziğe büyük bir aşkla sarılıyor, yazdığım her şarkıyı içimden gelerek söylüyordum. Bu duygusal yoğunluk ve içsel coşku, yüzlerce bestenin ortaya çıkmasını sağladı. Bugün ise hayatın yine zorlu bir sürecinden geçiyorum. Ancak yaşadığım her deneyimin, her duygunun beni beslediğini ve müziğime yeni bir derinlik kattığını hissediyorum. Günün sonunda kalbim yeniden huzura erdiğinde, bu kez çok daha güçlü, çok daha özel şarkıların ortaya çıkacağına inanıyorum. Çünkü biliyorum ki müzik, insanın en kırılgan anlarından doğduğunda gerçek anlamını buluyor.
Abdussamed Tosun: İlk söylediğiniz şarkıyı hatırlıyor musunuz? O an nerede, kimin karşısındaydınız, size neler hissettirdi? O şarkı, müziğe olan sevginizi pekiştiren bir an mıydı, yoksa sadece güzel bir tesadüf müydü?
Ceren Cennet: O anı hâlâ çok net hatırlıyorum; sahneye çıkmadan önce tarifsiz bir heyecan içindeydim. İlkokulda yıl sonu gösterisinde ilk kez sahne almıştım ve kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Gösteri bittiğinde ise salondan yükselen alkışlar ve aldığım övgüler, o an yaşadığım heyecanın yerini tarifsiz bir mutluluğa bıraktı. O alkışlar, sahnede olmanın ve kendini ifade etmenin ne kadar güçlü bir duygu olduğunu ilk kez hissetmemi sağladı.
Abdussamed Tosun: Şarkılarınızın duygusal yoğunluğu dikkat çekiyor. Söz yazarken kendi hayatınızdaki hikâyelerden mi besleniyorsunuz, yoksa hayal gücünüzle yarattığınız karakterler de var mı?
Ceren Cennet: Şarkılarımı yazarken en büyük ilham kaynağım kendi hayatım ve çevremdeki insanların yaşadıkları oluyor. Bazen birinin bana anlattığı sıradan gibi görünen bir hikâye, zihnimde bambaşka bir dünyaya dönüşebiliyor ve kısa sürede bir şarkının temelini oluşturabiliyor. Yaşanmışlıklar, duygular ve insan hikâyeleri beni besliyor. Bunun yanı sıra hayal gücüm de üretim sürecimde önemli bir yer tutuyor. Zihnimde yarattığım karakterlerin, kurduğum hikâyelerin bile şarkıları var. Gerçekle hayalin iç içe geçtiği bu dünyada, her duygu ve her hikâye müziğe dönüşebilecek bir ilham kaynağı haline geliyor.
Abdussamed Tosun: Sanatçılar genellikle eserleriyle birlikte kendileri de dönüşür. Kariyerinizin başındaki “Ceren” ile bugünkü “Ceren” arasında en büyük fark ne? Sanatta kırılma noktaları çok önemlidir. Sizce hayatınızda sizi tamamen başka bir yola sokan en büyük dönüm noktası neydi?
Ceren Cennet: Yolun başındaki Ceren, en zor koşullarda bile atılan en küçük adımın bile büyük sonuçlar doğurabileceğine yürekten inanıyordu. Attığı her adım onun için kıymetli, özel ve ilham doluydu. Belki de bu inanç sayesinde birçok kapı ardına kadar açıldı ve binlerce insanla aynı duyguda buluşma, kucaklaşma imkânı doğdu. Ancak ne zaman çevremdeki seslere fazlaca kulak vermeye, enerjimi aşağıya çekmelerine izin vermeye başladıysam, en güçlü adımlarımda bile eskisi kadar güçlü hissedemez oldum. Oysa kalbinin sesini dinleyen ve gerçekten çaba gösteren bir insanın, isteyip de başaramayacağı hiçbir şey olmadığına hâlâ inanıyorum. Kariyer yolculuğum boyunca beni bugün daha mükemmeliyetçi bir noktaya taşıyan pek çok neden oldu. Ama geriye dönüp baktığımda, yolun başındaki Ceren’in en büyük gücünün, attığı adımların etkisine duyduğu sarsılmaz inanç olduğunu görüyorum. Ve o inançla, gerçekten başarabiliyordu.
Abdussamed Tosun: Dijital çağda müzik üretmek kolaylaştı ama kalıcı olmak zorlaştı. Siz bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Müzik endüstrisinde “popüler olan” ile “sanatsal olarak değerli olan” arasında sıkışıp kaldığınız anlar oldu mu? Böyle bir durumda tercihiniz hangisi olurdu?
Ceren Cennet: Müzik dünyasında, piyasa müziği ile sanatsal müzik arasında bir ayrım olduğu gerçeğini inkâr etmek mümkün değil. Ben de kariyerim boyunca zaman zaman daha popüler, geniş kitlelere hitap eden şarkılar yaptım. Ancak bu süreçte, kendi sanatsal yanımı tamamen bir kenara bırakmak yerine, o şarkıların arasına mutlaka beni yansıtan, ruhumu taşıyan dokunuşlar serpiştirmeye özen gösterdim. Çocuk şarkılarından rock’a, poptan arabeske kadar farklı türlerde yazıp söylemiş olmamın temel nedeni de dinleyiciye müziğin farklı yüzlerini göstermekti. Her tarzın kendine ait bir dili ve duygusu olduğuna inanıyorum ve elimden geldiğince bu çeşitliliği dinleyiciyle buluşturmaya çalıştım. Ancak bugün dönüp baktığımda şunu net bir şekilde söyleyebilirim: En güzel şarkılar, ne sanatsal kaygıyla ne de piyasa hesabıyla ortaya çıkıyor. En güzel şarkılar, tamamen içten gelen bir duyguyla, özgürce ve samimiyetle yapıldığında gerçek anlamını buluyor.
Abdussamed Tosun: “Kördüğüm” şarkınızda hissedilen o çıkışsızlık duygusu, dinleyicide çok güçlü bir bağ kuruyor. Bu şarkı sizin hayatınızda yaşadığınız gerçek bir kırılma noktasının mı yansımasıydı, yoksa topladığınız farklı hikâyelerin birleşimi mi? Şarkının sözlerini yazarken yaşadığınız duygusal süreçte hangi an sizi en çok zorladı?
Ceren Cennet: “Çıkışsızlık” ifadesini gerçekten çok güzel tanımladınız. Bu şarkı, aslında Ceren’in merhametli, vefalı ve vicdanlı yanını anlatıyor. Yaşanan onca kötülüğe, karşılaşılan duyarsızlığa rağmen sevdiklerinden vazgeçemeyen bir ruh halini yansıtıyor. Ne olursa olsun, günün sonunda dönüp yine sarılabilen, kırılmış olsa bile sevgiden kopmayan bir yanın sesi bu. “Çıkışsızlık”, duygusal olarak ihmal edilmenin, iç içe geçmiş, kördüğüm haline gelen hislerin bir sonucu olarak yazılmış bir şarkı. Bastırılan duyguların, görmezden gelinen yaraların ve sessiz kalınan acıların müziğe dönüşmüş hali. Bu yönüyle hem çok kişisel hem de pek çok insanın kendinden bir parça bulabileceği samimi bir anlatı taşıyor.
Abdussamed Tosun: “Haspam” adını taşıyan eserinizde hem meydan okuma hem de bir sitem var. Bu şarkının ortaya çıkış hikâyesinde, sizi böyle net bir tavır almaya iten neydi? Sanatta bazen cesur ifadeler risk taşır; sizce bu şarkınız kariyerinizde bir dönüm noktası mı oldu?
Ceren Cennet: “Haspam”dan sonra dinleyicinin karşısına bambaşka bir Ceren çıktı. Bunu samimiyetle söyleyebilirim ki, “Haspam” aslında kendi kalbime yazdığım bir şarkı. Şarkının satır aralarında, sağlıksız bir sevgi biçimini, insanın kendine bile itiraf etmekte zorlandığı duyguları anlatıyorum. Finalde geçen “seviyo hastam” cümlesi de bu durumu açıkça ortaya koyuyor. Ne yazık ki bazen insan, en çok kendi kalbine eziyet edebiliyor. “Haspam”, tam da bu anları; acıtan ama bir yandan da vazgeçilemeyen duyguları, tatlı bir dille ifade eden bir şarkı. Dinleyen herkesin, kendi iç dünyasında bir yere dokunmasını ve o kırılgan hâli hissetmesini istedim.
Abdussamed Tosun: Peki en başa dönelim… Ceren Cennet kimdir? Çocukluğunuz nasıl geçti, nasıl bir aile ortamında büyüdünüz? Müziğe olan ilginiz ilk ne zaman ortaya çıktı? O yıllardaki hayalleriniz ile bugünkü hayatınız arasında nasıl bir bağ var?
Ceren Cennet: Çocukluğumda daha sakin, sessiz ve içine kapanık bir yapım vardı. Kendi halinde, anne babasını hiç yormayan bir çocuktum. Ancak müzikle tanışmamla birlikte içimde saklı kalan o çocuk da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Müzik, benim kendimi ifade edebildiğim en güçlü alan oldu. Küçükken kolonya şişesini mikrofon gibi elime alıp Shakira şarkıları söylediğimi hatırlıyorum. Shakira’yı ve Gökhan Özen’i o dönem çok severdim. Bugün hâlâ hem müzisyenlikleri hem de söz yazarlıklarıyla beni en çok etkileyen, ilham aldığım sanatçılar arasında yer alıyorlar. Müzik yolculuğumun temellerinde, çocukluğumda duyduğum bu hayranlığın büyük payı olduğunu düşünüyorum.

Abdussamed Tosun: Siz hem besteci hem söz yazarı olarak, şarkılarınızda hikâye anlatan bir yol izliyorsunuz. Bir şarkınızın ilk kıvılcımı genellikle bir melodi mi, bir cümle mi, yoksa yaşanmış bir anı mı oluyor? Mesela “Kördüğüm” ve “Haspam” için bu süreç aynı mıydı?
Ceren Cennet: “Kördüğüm” yaşandıktan yıllar sonra yazıldı, “Haspam” ise tam yaşandığı esnada ortaya çıktı. Aslında melodiler ve şarkılar çoğu zaman bir anda geliyor. Ancak o melodinin içindeki hikâyenin ne zaman, nerede ve hangi satırda kalbimde belirginleşeceğini ben de önceden bilemiyorum. Bazen bir duygu, bir an ya da bir yara, kalbimde ansızın açılıyor ve şarkının hikâyesini bana kendiliğinden gösteriyor. O anlarda, Allah’ın bana verdiği bu yetenek karşısında adeta büyüleniyorum. Müzisyen olmak sonradan öğrenilebilir belki ama doğuştan besteci ve söz yazarı olmak, yaşanan travmaları müziğe dönüştürebilme becerisinden geliyor diye düşünüyorum. Hâlâ her dinlediğimde hüngür hüngür ağladığım şarkılarım var. Çünkü aynı yarayı yeniden kanatıyorlar. Bu yüzden yazdığım her şarkı, ister travmatik ister mutlu olsun, mutlaka gerçek bir hikâyenin, yaşanmış bir duygunun ürünü. Şarkılarım, kalbimde iz bırakan anların sesi aslında.
Abdussamed Tosun: Sanatçılar bazen kendi eserlerini yıllar sonra dinlediğinde farklı hisseder. Siz, ilk yazdığınız zamandaki Ceren ile bugün aynı şarkıya baktığınızda, aynı duyguyu hissediyor musunuz, yoksa zamanla o şarkılar sizin için başka anlamlar mı kazandı?
Ceren Cennet: Evet, bir dönem zorlukların ve yoğun duygusallığın içinden çıkmakta zorlanan bir Ceren vardı. O süreçte yazılan şarkılar, daha çok kırılganlığı ve içsel mücadeleyi anlatıyordu. Ancak zamanla bu duyguların yerini bir başkaldırış almaya başladı. Sonraki şarkılarımda ise artık sadece acıyı değil, nasıl ayakta kaldığımı, nasıl güçlendiğimi ve yeniden kendimi inşa ettiğimi anlatıyorum. Her biri, yaşanan zorluklara karşı verilen sessiz ama kararlı bir mücadelenin yansıması. En yakın zamanda bu şarkıları dinleyiciyle sırasıyla buluşturmayı umut ediyorum.
Abdussamed Tosun: Sanatçılar bazen en popüler olan eserleriyle değil, çok az kişinin bildiği şarkılarıyla daha derin bağ kurar. Sizin için bu “özel ama az bilinen” şarkı hangisi ve neden?
Ceren Cennet: “Senden Sonra” adını verdiğim bir şarkım var ve sanırım bugüne kadar en çok bağ kurduğum şarkım da bu. Şarkıda belirgin bir başkaldırı hissi var; ama ne yazık ki sonu yine aynı hengame, aynı hüzünle buluşuyor. Çünkü aşktan ve acıdan geçmeyen şarkılar, Sezen Aksu’nun da dediği gibi, biraz eksik kalıyor. Her şarkı bir şekilde acıdan geçiyor ve yaşadığımız her deneyim, kalbimize bıraktığı izlerle şarkılarda hayat buluyor. “Kördüğüm” için de demiştim ya, kalbimin hikayesi… İşte “Senden Sonra” tam da o yıllardaki kalbimin, yaşadığı kırgınlıkların, sevinçlerin ve sarsıntıların hikayesini anlatıyor. Her bir şarkım, geçmişten getirdiğim acıları, duygusal yaraları ve aynı zamanda içsel gücü dinleyiciye ulaştırıyor; böylece şarkılarım hâlâ var olmaya ve duygularımı taşımaya devam ediyor.
Abdussamed Tosun: Siz müzikte samimiyetle güç arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Mesela “Sana İçtim” gibi tamamen içe dönük bir parça ile, daha yüksek tempolu ve güçlü duruşlu şarkılarınız arasında seçim yaparken neye göre karar veriyorsunuz?
Ceren Cennet: Aslında şarkılarımı oluştururken yalnızca kendi iç sesime değil, çevremdeki birçok müzisyenin ve farklı mesleklerden güvenilir insanların fikirlerine de başvuruyorum. “Sence en güzeli hangisi? En çok hangisi hoşuna gitti?” gibi sorular soruyorum. Çünkü neticede şarkılarımı dinleyecek olan insanlar onlar. Bu nedenle, güvendiğim kişilerin görüşlerini alarak şarkılarımı olgunlaştırıyorum. Günün sonunda, içime en çok sinen ve hislerime en uygun olanı seçiyorum; özellikle bir piyasa işi yapıyorsam bu çok önemli. Ama hislerime güvenmek, her zaman en doğru yol oluyor. Örneğin “Kördüğüm” şarkısı ortaya çıktığında birçok müzisyen benimle masaya oturdu ve sözleri ya da melodiyi değiştirmem gerektiğini söylediler. Çeşitli eleştirilerde bulundular. Fakat o an kalbimden akan sözü veya melodiyi değiştirmem; bu benim kuralım. Çünkü şarkı, o hisle var oldu ve bir şarkıyla oynadıkça o hissiyat kayboluyor. Sonuçta, müzik en gerçek duyguların kalbe girebildiği bir alan. Piyasada sahte duygulara yer yok. Bence bu yüzden, gençler ve kendi olmaktan korkmayanlar, bu piyasada daha başarılı oluyor. Kendi iç sesini dinleyen, duygularını samimi bir şekilde aktarabilen bir sanatçı, her zaman daha güçlü bir bağ kurabiliyor dinleyiciyle.
Abdussamed Tosun: Dünya üzerinde bir sanatçıyla (yaşayan veya vefat etmiş) düet yapma fırsatınız olsaydı, kimi seçerdiniz ve neden?
Ceren Cennet: Eğer ilham aldığım ve örnek olarak görmek istediğim müzisyenleri seçme şansım olsaydı, kesinlikle Dua Lipa ve Zeynep Bastık olurdu. Her ikisinin de işlerine olan disiplinine hayranım. Başarılarının tesadüfi olmadığını, tamamen uzun yıllar süren, disiplinli bir çalışmanın ve kararlılığın sonucu olduğunu çok iyi görebiliyorum. Bu iki kadın, müziğe olan bağlılıkları, kendilerini sürekli geliştirme azimleri ve sahnedeki performanslarıyla benim için örnek teşkil ediyor. Bu yüzden seçme şansım olsaydı, onları her zaman yanımda görmek isterdim; çünkü başarıya giden yolun sabır, disiplin ve tutku ile örülmüş olduğunu en net şekilde gösteriyorlar.
Abdussamed Tosun: Kendi hayatınıza dair tek bir anı şarkıya dönüştürüp sonsuza kadar saklama şansınız olsaydı, bu hangi an olurdu?
Ceren Cennet: Her şarkı, benim için bir duygu; her duygu ise hayatımda özel bir anı demek. Bazen öyle anlar oluyor ki, aşık olduğum bir adama yazdığım bir şarkıyı ve o şarkıya eşlik eden o özel anıyı, kendi içimde saklamak istiyorum. Çünkü şarkılarım sadece melodilerden ibaret değil; her biri bir hatıra, bir his ve yaşanmış bir deneyimle şekilleniyor. Bu yüzden, her şarkımda hem kendi duygularımı hem de o anın ruhunu dinleyiciye ulaştırmaya çalışıyorum.
Abdussamed Tosun: Başarılı bir sanatçı olmanın yanında “Güzellik Uzmanı” kimliğiniz de var. Sanatsal bakış açınızla güzellik anlayışınız birbirini nasıl besliyor?
Ceren Cennet: Kalıcı makyaj ile müzisyenlik arasında aslında ilginç bir benzerlik var. Her iki alan da hem yetenek hem de doğaçlama ve özgünlük gerektiriyor. Sadece teknik bilgiyle değil, aynı zamanda yaratıcılıkla, detaylara dikkat ederek ve titizlikle çalışmakla başarılı olabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra sabır da her iki meslekte başarı için kritik bir unsur. Güzellik sektöründe yapılan işlerin kalıcılığı ve estetik değeri, müzik sektöründe ise eserlerin dinleyicide yarattığı etki, sabırla, özenle ve sürekli çabayla şekilleniyor. Bu yüzden, ister müzik yapıyor olun, ister kalıcı makyajla uğraşıyor olun, başarıya giden yolun temel taşlarından biri sabır ve disiplin.
Abdussamed Tosun: Ceren Cennet’in en büyük hayali gerçekleştiğinde, ilk olarak kime haber verirdi ve neden?
Ceren Cennet: Öncelikle, yaşadığım her zorlukta ilk olarak anneme haber verirdim. Ona minnettarım; bu kadar güçlü ve kararlı bir savaşçı yetiştirdiği için. Düşüşlerimde ellerimi tutmadan, kendi ayaklarımla yeniden kalkmam gerektiğini bana öğretti ve her zaman bu süreçte yanımda olarak beni destekledi. Onun sevgisi ve rehberliği, hem hayatımda hem de müzik yolculuğumda bana güç veren en önemli kaynaklardan biri oldu.

Abdussamed Tosun: Günümüzde müzik endüstrisinin ticari yönünün ön planda olması, şarkıların ruhunu kaybetmesine neden oluyor mu sizce? Müzik ve ticaret arasındaki bu dengeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ceren Cennet: Müzik dünyasında hızlı tüketilen, piyasa şarkıları elbette var ve bu şarkıların da kendi içinde duygusal ve sanatsal bir değeri olduğunu inkar edemeyiz. Ancak bir de tamamen kâr amacı gütmeden, içten gelen bir motivasyonla yazılan ve yayınlanan şarkılar var. Piyasa odaklı olarak ardı ardına yazılan şarkılar, evet, zaman zaman büyük ilgi görüyor ve kısa sürede popüler olabiliyor. Ama ne yazık ki dinleyicide kalıcı bir iz bırakmıyorlar. Oysa içtenlikle, duygusunu hissettiren ve samimiyetle ortaya çıkan şarkılar, zaman geçse de dinleyicide bir yer edinmeyi başarıyor ve müziğin gerçek gücünü ortaya koyuyor.
Abdussamed Tosun: Geçmişteki büyük sanatçılar ile bugünkü müzik dünyası arasında en büyük fark sizce nedir? Bu farkın sanata olumlu ya da olumsuz etkileri neler?
Ceren Cennet: Geçmişte, yapımcılar da müzisyenler de bir şarkıda en önemli olanın, o şarkının derin hissiyatı olduğunu biliyordu. Duyguyu, melodiyi ve sözleri bir bütün olarak değerlendirir, şarkının dinleyicide yaratacağı etkiyi öncelikli görürlerdi. Ancak günümüzde bazı yapımcılar, işin odağına doğrudan kârı koyduğu için, şarkının doğru duygusunu ve özünü görmekte zorlanıyorlar. Bu durumun bir sonucu olarak, genç müzisyen kuşağı artık hislerine daha fazla güveniyor ve bireysel olarak kendini geliştirmeye odaklanıyor. Kendi duygusal iç dünyasıyla büyüyen ve hissiyatına sadık kalan sanatçılar, piyasanın kısıtlamalarından bağımsız olarak özgün eserler yaratabiliyor ve dinleyiciyle daha güçlü bir bağ kurabiliyor.
Abdussamed Tosun: Sanatçılar bazen ‘en çok satacak’ şarkıyı yapmak ile ‘en çok içime sinecek’ şarkıyı yapmak arasında kalır. Siz böyle bir ikilem yaşadığınızda tercihinizi hangi yönde kullanıyorsunuz ve neden?
Ceren Cennet: Kariyerimde, hangi şarkının ne zaman çıkacağı konusunda hep belli bir strateji izledim. En çok satacak, en çok dinleneceğini düşündüğüm şarkıları belirli dönemlerde piyasaya sürerken, hissiyatı güçlü ve duygusal açıdan derin şarkılarımı ise herhangi bir zamanda, zamana bağlı kalmadan dinleyiciyle buluşturmayı tercih ediyorum. Çünkü böylece şarkı, çıktığı dönemin ötesine geçip, hisleriyle dinleyicide kalıcı bir etki bırakabiliyor. Duygusu güçlü bir şarkının zamanlaması, onun gerçek değerini değiştirmiyor; önemli olan, içindeki hissin samimiyetle aktarılması.
Abdussamed Tosun: Dijital çağda algoritmalar, hangi şarkıların öne çıkacağını belirliyor. Sizce bu, sanatın doğal evrimini mi destekliyor, yoksa yaratıcılığı belli kalıplara mı hapsediyor?
Ceren Cennet: Yapay zekânın insan duygularıyla ilgili çok fazla veriye ulaşması bence gayet normal bir durum. Zira günümüzde, nasıl hissettiğimizle ilgili an be an bilgilerimizi cihazlarımıza yüklüyoruz. Bu veriler, davranışlarımızı, tercihleri ve duygusal tepkilerimizi analiz eden teknolojiler için kullanılabiliyor. Dolayısıyla yapay zekânın insan duygularını anlamaya çalışması, modern hayatın bir sonucu olarak görülebilir. İnsan duygularının dijital dünyadaki izlerini takip edebilmesi şaşırtıcı değil, aksine doğal bir gelişim.
Abdussamed Tosun: Müzik endüstrisinde popülerlik ile sanat değeri arasındaki dengeyi nasıl tanımlarsınız? Sizce bir şarkının sanatsal değerini koruyarak popüler olması mümkün mü?
Ceren Cennet: Bence her şarkının kendine özgü bir sanat değeri vardır. Notalardan, melodiden ve sözlerden oluşur ve her biri mutlaka bir duygu taşır. Ancak günümüzde, bazı başarılı müzisyenlerin ve müzik çevrelerinin, yeni çıkan kuşağın şarkılarını piyasa başarısına göre ötekileştirdiğini gözlemliyorum. Bu tür ikili cephelerin oluşmasına gerek yok. Önemli olan, şarkının dinleyiciye ne hissettirdiği ve duygusunun insanlara ne kadar işlendiğidir. Bir şarkı arabesk de olsa, pop da olsa, içinde barındırdığı sanat değeri ve duygusal yoğunluk her zaman vardır. Bu nedenle, müzikte türü veya tarzı ne olursa olsun, eserleri ötekileştirmemek gerektiğini düşünüyorum. Asıl değer, şarkının insan kalbine dokunabilme gücüdür.
Abdussamed Tosun: Bir şarkı yazarken kendi ruhunuza mı, dinleyicinin beklentisine mi daha çok kulak verirsiniz? Bu ikisi arasında bir denge kurmak mümkün mü, yoksa biri diğerini mutlaka bastırır mı?
Ceren Cennet: “Bir şarkı yazayım da tutsun” diyerek yazdığım tek şarkı “Sana İçtim” oldu. İnsanlar ellerini havaya kaldırıp dinliyorlar, ama sonrasında kimsede bir iz bırakmadığını fark ediyorum. Oysa “Kördüğüm”, “Sevda Kadehi”, “Aşk”, “Haspam” ve “Dur” gibi şarkılarım, binlerce çiftin ve binlerce anının hatırasına dokunmuş durumda. Bu istatistik, her zaman duyguların, içtenliğin ve hissiyatın şarkının başarısında ne kadar belirleyici olduğunu gösteriyor. Dinleyiciye dokunabilen, gerçek bir his taşıyan şarkılar, kısa süreli popülerlikten çok daha kalıcı oluyor ve insanlarda unutulmaz anılar bırakıyor.
Abdussamed Tosun: Müzik sektöründe başarı çoğu zaman rakamlarla ölçülüyor; dinlenme sayısı, izlenme oranı, liste sıralaması… Sizce gerçek başarı, bu sayılarla mı belirlenir, yoksa sanatçının kendi iç dünyasında bulduğu tatminle mi?
Ceren Cennet: Bir sanatçının iç dünyasında tatmin olabilmesi, bence ancak başarıyla mümkün. Müziğiniz ya geniş kitlelere hitap eder, ya da etmeyebilir; bu kaçınılmaz bir gerçek. Dolayısıyla, eğer bir şarkı ya da albüm dinleyiciye ulaşmazsa, sanatçının kendi eserinden tam anlamıyla tatmin olması da beklenemez. Başarı, sadece sayısal bir değer değil; aynı zamanda sanatçının emeğinin ve duygusunun takdir edilmesinin bir göstergesi olarak içsel tatmini sağlar. Bu yüzden, müzikte hem sanatsal hem de ticari başarı, bir anlamda birbiriyle iç içe geçmiş iki önemli unsurdur.

Abdussamed Tosun: Günümüzde müzik artık dijital platformlarda saniyeler içinde tüketiliyor. Sizce bu hız, şarkıların ömrünü kısaltıyor mu, yoksa müziği daha ulaşılabilir kılarak sanatçılar için yeni bir alan mı açıyor? Kendi üretim sürecinizde bu dönüşümü nasıl karşılıyorsunuz?
Ceren Cennet: Bence her müzik, dinleyiciyi etkilediği ölçüde dinleniyor. Platformların popülerliği veya yapılan yatırımların bununla doğrudan bir ilgisi yok. Önemli olan, sanatçının duyguları nasıl aktardığı ve dinleyiciye ne kadar samimi bir bağ kurabildiği. Örneğin bugün Blok ismiyle tanınan sanatçımız, kimsenin o doğaçlamayla anlatamadığı bir dil kullanıyor duygularında. Bu sayede her kitle tarafından dinleniyor. Çünkü şarkılarında, hepimizin yaşadığı duyguları hem dolaylı hem de dolaysız bir şekilde çok net ve anlaşılır biçimde ifade ediyor. Dinleyici, kendinden bir parça bulduğu her şarkıda doğal olarak daha fazla bağ kuruyor ve eserler uzun süre hafızalarda kalıyor.
Abdussamed Tosun: Bir şarkının ortaya çıkış sürecinde yaşadığınız en heyecan verici an hangisidir? İlk kıvılcımı hissettiğiniz an mı, stüdyo kayıtlarında o parçanın canlandığı an mı, yoksa dinleyicilerle ilk kez buluştuğu an mı?
Ceren Cennet: Bir şarkıyı ilk kaydettiğimiz an, benim için tarifsiz bir duygu yoğunluğu yaratıyor. O anı, yeni yürümeye başlayan bir bebeği izleyen bir anne gibi hissediyorum; hem heyecanlı, hem korumacı, hem de tarifsiz bir sevgiyle dolu. Şarkının ilk kaydı, duyguların en saf hâliyle ortaya çıktığı an olduğu için, her zaman benim için özel ve unutulmaz bir deneyim oluyor.
Abdussamed Tosun: Bir şarkınızın, hiç tanımadığınız birinin hayatında çok önemli bir anın parçası olduğunu öğrenmek size nasıl hissettiriyor? Bu durum yaratıcılığınızı ve sorumluluk duygunuzu etkiliyor mu?
Ceren Cennet: Bu durum, duygularımı derinden etkiliyor. İnsanlarla aynı duyguları, farklı hikâyelerde yaşamak, aynı hisleri paylaşmak ve aynı notalara dokunmak inanılmaz bir bağ yaratıyor. Şarkılar aracılığıyla insanların anılarında yer almak ve onların duygularında kaybolmak, tarif edilemez bir his. Her bir dinleyici, kendi deneyimiyle şarkıyı yaşadığında, müzik hem benim hem de onların iç dünyasında özel bir iz bırakıyor; bu, sanatın en güçlü yanlarından biri.
Abdussamed Tosun: Son olarak, müzik yolculuğunuz boyunca edindiğiniz tüm deneyimlere, yaşadığınız zorluklara, elde ettiğiniz başarılara ve sanatın size kattığı derin anlamlara baktığınızda; geriye dönüp gençliğinizdeki, müziğe ilk adım atan o heyecanlı halinize bir tavsiye verebilseydiniz, ona ne söylerdiniz? Ve bugün sizi dinleyen, hayallerinin peşinden gitmek isteyen insanlara bırakmak istediğiniz en önemli mesaj ne olurdu?
Ceren Cennet: Duygular, bence insan için en kıymetli hazinelerden biri. Hissettiğimiz her şey ve Allah tarafından bize bahşedilen bu yetenek gerçekten çok özel. İçimizdeki sesi dinlemek ve ona güvenmek, hem yaşam hem de sanat yolculuğunda çok önemli. Benim tavsiyem, kimsenin sizi yolunuzdan döndürmesine ya da şarkınız hakkında fikrinizi değiştirmeye çalışmasına asla izin vermemek. Kalbinizin sesini dinleyin ve o sesin ardından hangi mantık yolunu izlemeniz gerekiyorsa onu takip edin. Ben hâlâ her eserimde ve her adımımda bu şekilde ilerliyorum; duygularımı ve kalbimin yönlendirdiği yolu rehber edinerek. Bu yaklaşım, hem samimiyetinizi hem de yaratıcılığınızı korumanın en etkili yolu.