Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Fatih Bayramoğlu, 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi’ni sert sözlerle eleştirdi.
Bütçenin “insan odaklı” değil “rantiye odaklı” olduğunu belirten Bayramoğlu, “Bu bütçe; milleti aç ve borçlu bırakarak Siyonizm’in yumuşak lokması haline getirmeyi amaçlayan Haim Nahum Doktrini’ne hizmet etmektedir” dedi.
Yeniden Refah Partisi Ekonomik İşler Başkanı Prof. Dr. Mehmet Fatih Bayramoğlu, AK Parti hükümetinin hazırladığı 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’ne ilişkin kapsamlı bir analiz yayınladı. Bayramoğlu, bütçenin rakamlarını tek tek masaya yatırarak, uygulanan ekonomi politikasının Türkiye’yi küresel güçlerin tuzağına çektiğini savundu.
“Millet Siyonizm’e lokma yapılıyor”
Bayramoğlu, Türkiye’de suni gündemlerle halkın oyalandığını, asıl planın ise “Haim Nahum Doktrini” olduğunu belirtti. Doktrini, “Aç bırakacaksın, işsiz bırakacaksın, borca esir edeceksin, dininden uzaklaştıracaksın ve yutacaksın” olarak özetleyen Bayramoğlu, şu uyarıda bulundu:
“Bugün yaşanan tam da budur! Milletimiz kasten aç bırakılmakta, yoksullaştırılmakta, borca mahkûm edilmektedir. 2026 bütçesi de vergi ve faiz yüküyle milletimizi kolay lokma haline getirmektedir. Bu bütçe Haim Nahum Doktrini’ne hizmet eden bir bütçedir.”
Faiz canavarı bütçeyi yuttu: 2,74 Trilyon TL
Bayramoğlu, 2026 bütçesinde faize ayrılan payın korkunç boyutlara ulaştığını rakamlarla ortaya koydu:
“2026 bütçesinde personel giderlerinin ardından, en yüksek harcama kalemi faiz harcamalarıdır. 2026 yılında 2,74 triyon lira faiz ödenecektir. Ödenecek 2,74 trilyon liralık faiz, Orta Vadeli Program 2026 dolar kuru olan 46,6 liradan hesap edilirse 58,8 milyar dolara tekabül etmektedir. Geçen yılkı faiz ödemesi, bütçe açığının (borçlanmasının) %101’i kadardı. Yine bu yıl da bütçe açığının %101’i kadar faiz ödemesi yapılacaktır. Bir önceki yıla göre bütçe toplamı %28,4 kadar artırılırken, faiz ödemeleri ise %41 oranında artmıştır. 2026 yılı için Orta Vadeli Program’da faiz dışı fazla 29 milyar lira ile yok denecek kadar azdır. Faiz dışı fazlanın yeterince verilememesi sebebiyle bu dengesizliğin büyüyerek devam edeceği öngörülmektedir. Bu kadar faiz ödenirken elbette faiz dışı fazla verilemez. Bu açık kapanmadan, mevcut enflasyonla mücadele anlayışında başarı sağlanamaz. ” dedi.
“Bu parayla 750 bin bedava konut verilirdi”
Faize giden 2,74 trilyon liranın halk için harcanması durumunda nelerin yapılabileceğini sıralayan Bayramoğlu, kaçırılan fırsatları şöyle listeledi:
Konut: Vatandaştan ücret almadan 750 bin adet (3+1) konut yapılabilirdi.
İstihdam: 63 bin yeni orta ölçekli işletme kurularak 800 bin kişiye iş sağlanabilirdi.
Emekli: En düşük emekli maaşı asgari ücretle eşitlenebilirdi.
Asgari Ücret: 11,5 milyon asgari ücretlinin maaşı 44 bin liraya çıkarılabilirdi.
SMA Hastaları: Tüm SMA hastalarının tedavisi, faiz parasının sadece yüzde 10’u ile karşılanabilirdi.
‘Dar gelirliye vergi zammı, yeni vergiler… İmtiyazlılara ise vergi affı, vergi indirimi…’
2026 bütçesinde verginin tavana yayılamadığını, vergide adaletin sağlanamadığının altını çizen Prof. Bayramoğlu, eleştirilerine şöyle devam etti:
“2026 yılı bütçesinde öngörülen vergilerle ilgili değinilmesi gereken husus; 2025 yılında toplanan verginin yüzde 17,5’i faize giderken, 2026 yılında toplanacak yaklaşım 16 trilyon liralık verginin yüzde 18,3’ü faize gidecektir. Bu rakam Milli Gelirin yaklaşık %3,5’ine denktir. Her geçen sene daha fazla vergi faize gitmektedir. Toplanan vergilerden daha büyük bir oran faize gittiği için millete hizmete, millete katkı sağlamaya çok kısıtlı bir imkan kalmaktadır. Gelirden alınan, servetten alınan, zenginden alınan vergiler yüzde 37,2 seviyesindedir. Buna karşın; ücretliden, dar gelirliden alınan, alışverişten alınan dolaylı vergiler %61,7 oranındadır. Vergilerin, 2026 bütçesinde de dar gelirli vatandaşın yükü olması planlanmıştır. Çünkü vergilerde, sadece yüke değil, ödeyene de bakmak lazımdır.
‘İmtiyazlılara 3.5 trilyon lira vergi muafiyeti’
Yine vergi harcamaları kalemi altında açıklanan vergi muafiyetleri 3,5 trilyon liradır. Bu sene 1,57 trilyon TL gelir vergisi, 794 milyar TL de kurumlar vergisi alınmayacak. Yani 2,4 trilyon liralık gelir ve kurumlar vergisinden vazgeçilmektedir. Bu 2,4 trilyon TL’lik vergi muafiyetinin yaklaşık 1 trilyon liralık kısmı iki elin parmaklarını geçmeyen holdinglere gidecektir.
‘2026 yılı bütçesindeki Garanti Ödemeleri de dikkat çekicidir’
Yine 238 milyar lira şehir hastaneleri ve garantili köprüler, otoyollar için bu seneki bütçeden ödenecektir. İktidar, “bu projeler için cebimizden tek kuruş çıkmayacak” demişti ancak önceki 2 yılda 403 milyar lira bütçeden ödeme yapıldı. Maalesef cebinden tek kuruş çıkmayan devlet değil, millet değil, imtiyazlı holdingler olmuştur.”
‘Öyle bir bütçe yaptınız ki içinde insan yok’
‘Sayın Cevdet Yılmaz, bütçemiz “insan odaklıdır” demiştir ancak bu bütçede dar gelirliler ve ezilenler yoktur.’ Diyen Bayramoğlu, “İktidar “büyüyoruz” diyor ama refah payını millete koklatmıyor. Açlık sınırının 30 bin TL’ye dayandığı, yoksulluk sınırının 98 bin TL’ye dayandığı bir ülkede bu rakamların kabul edilebilmesi mümkün değildir. Ezilenleri dikkate almayan bütçe sebebiyle bu sene 2,74 trilyon lira faize gidecektir. Bu faiz ödemesi 4 kişilik bir aile için hesap edilirse; her ay 10.627 lira, yılda ise 127.521 lira bir aileden 2026 yılında faize gidecektir. Bu bir aileye yılda 6 adet asgari ücreti faize ödetmek demektir. Aynı hesap, 12,67 trilyon lira olarak belirlenen vergiler için yapıldığında; 4 kişilik bir aileden; her ay 58 bin lira, yılda ise 695 bin lira 2026 yılında vergi alınacaktır. Bu ise bir aileye yılda 32 adet asgari ücreti vergiye ödetmek demektir. Biz bu hesabı görebiliyoruz, vatandaş da görüyor. Vatandaşın 2026 yılında günlük 87 lira iç ve dış güçlere faiz ödeyeceğini ve günlük 476 lira vergi ödeyeceğini hesap edebiliyoruz, hükümet ise bu hesabı göremiyor ya da görmek istemiyor. Madem iktidar, bilmiyor ve sadece tahmin ediyor, biz bazı bilgiler verelim:
– DİSK’in araştırmasına göre; Türkiye’de asgari ücretin %20 üzerinde ya da altında ücret alanların oranı 2023 yılı itibarıyla %52,4’tür.
– OECD verilerine göre, Türkiye’de her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. 172 bin çocuk yatağa aç giriyor.
– 5 yaş altı çocuklarda kötü beslenmenin yaygınlığı %10.
– Türkiye’de çocukların toplamda %6’sında büyüme geriliği var.
– Yoksulluk veya Sosyal Dışlanma Riski altında olanların oranı %29,3.
İktidar, üniversite öğrencilerini 1,65 milyondan 7,1 milyona yükseltmekle övünüyor. Ancak bu diplomalı işsiz kardeşlerimizin kuryelik yaparak, kafelerde garsonluk yaparak, ailesinden harçlık alarak, ev genci olarak yaşamlarını idame ettirdiklerinden bahsetmiyor. İnsan odaklı bütçe böyle mi olur?” ifadelerini kullandı.