Gelir dağılımındaki uçurum, TÜİK’in son verileriyle resmiyet kazandı. 2025 yılı verilerine göre zengin ile yoksul arasındaki makas kapanmak bir yana, yapısal bir sorun olarak varlığını koruyor.
Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’nin ürettiği toplam gelirin yüzde 48‘i, nüfusun en zengin yüzde 20‘lik diliminin cebine giriyor. Buna karşılık nüfusun en yoksul yüzde 20’lik kesimi, toplam gelirden sadece yüzde 6,4 pay alabiliyor.
Gelir eşitsizliğinin en net göstergesi olan Gini katsayısı 0,410 olarak hesaplandı. Sosyal yardımlar ve transferler devre dışı bırakıldığında ise bu adaletsizlik katsayısı 0,473‘e kadar tırmanıyor.
Rakamlar, çalışma statülerine göre uçurumu da netleştirdi:
İşverenler: Yıllık ortalama 1 milyon 204 bin TL gelir elde etti.
Ücretli Çalışanlar: Yıllık ortalama 379 bin TL kazandı.
Yevmiyeliler: Yıllık gelirleri 186 bin TL seviyesinde kaldı.
Bu tablo, bir işverenin bir yevmiyeli çalışandan yaklaşık 6.5 kat daha fazla kazandığını ortaya koydu.
Raporun en can alıcı kısımlarından biri de “sosyal mobilite” verileri oldu. Yoksulluktan kurtulmanın zorluğu istatistiklere yansıdı. En alt gelir grubunda bulunan vatandaşların yüzde 68,1‘i, bir sonraki yıl da aynı yoksulluk grubunda kaldı. Yani yoksul, yoksul kalmaya devam ediyor.

Gelir dağılımı bölgesel olarak da alarm veriyor:
En Zengin Bölge: Kişi başı ortalama 449 bin TL ile Ankara. (Onu İstanbul ve İzmir takip ediyor.)
En Yoksul Bölge: Kişi başı ortalama 172 bin TL ile Van, Muş, Bitlis, Hakkari.
Öte yandan gelir eşitsizliğinin (zengin ile yoksul arasındaki farkın) en yüksek olduğu bölge ise Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir ve Kırşehir hattı oldu.
Eğitim durumu geliri doğrudan etkileyen faktörlerin başında geldi. Yükseköğretim mezunları yıllık ortalama 566 bin TL kazanırken, lise mezunları 376 bin TL, okul bitirmeyenler ise 183 bin TL gelir elde etti.