Devlet Bahçeli: NATO’suz ölmeyiz!

Devlet Bahçeli: NATO’suz ölmeyiz!
Yayınlama: 24.01.2023
A+
A-

Partisinin Grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsveç’te yüce Kur’an’ın yakılması provokasyonunu değerlendirdiği açıklamasında, “Türkiye’nin NATO üyeliğini tartışmaya açmak isteyenler varsa buyursun açsınlar, NATO’yla doğmadık, NATO’suz da çok şükür ölmeyiz.” dedi.

Milli Nizam

Yüce Kur’an’ın yakılması provokasyonuna izin veren İsveç yönetimini sert ifadelerle eleştiren Bahçeli, şöyle konuştu:

ABD’nin dublörleri…

Türk milleti İslam’ın burcu, mazlumların umudu, mağdurların sesidir. Türk demek İslam demektir. Elbette dinin sahibi Allah’tır. Ama Türk milleti mukaddesat onurunu gözü kara şekilde müdafaa edecek kahramanlıktadır.

İsveç’te geçen Cumartesi günü, bir sapık, bir manyak, bir şeytan piyonu Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde tüm uyarılara rağmen Yüce Kitabımızı yakmıştır.

Bu azgın provokasyonu, bu nefret saçan eylemi ifade ve düşünce özgürlüğü olarak tevil edenler de aynısıyla suç ortağıdır.

İsveç ve Finlandiya gibi İskandinav ülkeleri ABD’nin dublör ülkeleridir. Viking mantığı ABD’nin kovboy aklıyla bir ve beraberdir. Danimarkalı Rasmus Paludan isimli bir alçağın eline çakmak tutuşturup Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını kışkırtanlar, bunu da Türkiye Büyükelçiliği önünde yaptıranlar çok sinsi ve silindir bir siyasetin tasarımcılarıdır.

Kukla yakmış, kuklacılar da planlamışlardır.

Kur’an-ı Kerim’in yakılması dini ve manevi hassasiyetlerimize kast eden bir saldırganlıktır. Bu saldırganlığı kınamak gerçekten yetersizdir.

Takdir ederseniz, biz bu ağır provokasyonun ardına iliştirilen siyasi hedefleri bazı ihtimalleri dikkate alarak görmek ve göstermek durumundayız.

Birinci ihtimal, İsveç, kriz ve kaotik bir ortamın yaratılmasıyla birlikte NATO üyeliğinin sonlanmasına, değilse bile askıya alınmasına çanak tutmaktadır.

Çünkü Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına ifade özgürlüğü bahanesiyle izin veren bizzat İsveç hükümetidir.

Lanetlediğimiz bu düşmanca eylemin siyasi ve diplomatik sonuçlarının öngörülmemiş olması, muhtemel gelişmelerin analiz edilmemesi A’dan Z’ye akıl dışılıktır.

NATO’nun geçtiğimiz yılın Haziran ayında düzenlenen Madrid Zirvesi’nden buyana İsveç’in Türkiye aleyhtarı tavrında, terör örgütü yandaşlarının gösteri ve protesto seyrinde sabırları zorlayan, hatta çatlatan bir yoğunluk gözlemlenmiştir.

Halbuki anılan NATO Zirvesi’nde Türkiye, İsveç ve Finlandiya ortak bir mutabakat muhtırasına birlikte imza atmışlar, muhatap bu iki ülke terör örgütü PKK/YPG ile FETÖ’nün faaliyetlerini yasaklama sözü vermiştir.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği terörizme verdikleri desteğin kesilme şartına bağlanmıştır. Ancak bu desteğin bırakınız azalması veya kesilmesini, bilakis ve bilahare daha da arttığı ortadadır.

Rusya ile Ukrayna arasında süregelen çatışmaların Kuzey Avrupa’ya sıçrama tehlikesi karşısında endişeye kapılan İsveç’in tahammülü olmayan bir kriz çıkararak Türkiye’nin tepkisini çekmeyi, bu sayede de Türkiye’nin reddiyle NATO üyeliğinin olumsuz sonuçlanmasını hedeflediği akla yatkın bir seçenek olarak karşımızdadır.

İkinci ihtimal ise, azgın Türk düşmanı John Bolton’un da gündeme getirdiği üzere, Türkiye’nin NATO’dan dışlanması amacıyla siyasi ve diplomatik bir iklimin oluşmasına destek vermek, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine mesafeli duruşun faturasını eşgüdüm halinde ülkemize çıkarmaktır.

Bu amaca yönelik adımlardan birisi terör örgütlerinin tahrik ve ihanet kampanyasının ilerletilmesi, diğeri de mukaddesatımıza vandal bir saldırının tertip ve tezahür etmesi için ortam açılmasıdır.

İki ihtimal de faşist, ırkçı, İslamofobi ve demokrasi karşıtıdır. Aslında hedef sadece Türkiye değil, tüm İslam alemidir. Hedef bir yönüyle medeniyetler kutuplaşmasını sertleştirmektir. Bu saatten sonra İsveç’in NATO üyeliği suya yazılmış yazı kadar güncel bir konu olmaya müstahaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi kitabımıza el uzatan, buna hizmet eden, göz yuman, ortam hazırlayan kim olursa olsun, hem bu dünyada hem de Mahkemeyi Kübra’da mutlaka hesaplaşacak, bunlara asla taviz vermeyecektir.

Viking uzantıları ardına efendilerini alsa da, Türk’ün töresini, İslam’ın sancağını, mukaddesatımızın onurunu zedelemeye güç yetiremeyecektir.

“NATO’suz ölmeyiz’

Türkiye’nin NATO üyeliğini tartışmaya açmak isteyenler varsa buyursun açsınlar, NATO’yla doğmadık, NATO’suz da çok şükür ölmeyiz.

Kur’an-ı Kerim bir kağıttan ibaret değildir.

Müşrik zihniyetlerin bunu bilmesinde, nefret objesine dönüşmüş kafalarına yerleştirmelerinde yarar vardır.

İlahi takdir ve hüküm bellidir, yanacak olan günahkarlardır, Kitabullah’ın nuru ise kıyamete kadar inananların, Mümin ve Müslüman gönüllerin ufkunu pırıl pırıl aydınlatacaktır.

Allah bes baki heves diyorum.

Ve zalimlere, destekçilerine seslenerek şu hükmü hatırlatıyorum.

Seçim tarihi…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’In açıkladığı seçim tarihini de değerlendiren Bahçeli, şöyle devam etti:

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılması gündemde olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinin tescilli Türk düşmanlarının bir numaralı gündem konusu haline gelmesi elbette demokratik bir merak ve takip hassasiyetinden kaynaklanmamaktadır.

Aksini düşünmek safdillikten öte gafillikle izah edilecektir.

Türk ve İslam düşmanlarını zillet ittifakıyla eklemleyen, terör örgütleriyle birleştiren ortak gayenin on etabı vardır ve şunlardır:

İlk etabında, 15 Temmuz’un rövanşını alarak FETÖ’cülere, terörist Demirtaş ve Sorosçu Kavala olmak üzere terör suçlularına ve casuslara af çıkarmak,

İkinci etabında, eser ve hizmet siyasetini baltalamak, bugüne kadar yapılan ne varsa talan etmek, ekonomide dışa bağımlılığın ve sömürü çarkının önünü ardına kadar açmak,

Üçüncü etabında, milli savunma ve silah sanayindeki muazzam kalkınmayı sekteye uğratmak ve ülkeyi bu alanda muhtaç hale getirip Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mukavemetini kırmak,

Dördüncü etabında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni rafa kaldırmak, vesayet ve darbe dönemlerinin kapısını aralamak, devlet ve toplum hayatını istikrarsızlığa sürüklemek,

Beşinci etabında, terörle mücadeleyi durdurmak, silahların susması bahanesiyle terör örgütlerine her tavizi verip müzakere ve mütareke sayfası açmak, aynı şekilde bölünmüşlüğün anayasasını hazırlayarak Türk’ü ayıklayıp dışlamak,

Altıncı etabında, özerklik ve federasyon tartışmalarını körükleyerek güney sınırlarımız boyunca projesi hazırlanan terör devletinin kuruluşuna müşahitlik ve mihmandarlık yapmak,

Yedinci etabında, diplomaside yaşanan muhteşem başarıları kundaklayarak bölgemizde barış, huzur ve istikrar kuşağı tesis gayretini kösteklemek,

Sekizinci etabında, başkent Ankara vizyonuyla Türk ve Türkiye Yüzyılını sabote etmek,

Dokuzuncu etabında, boyun eğen, teslim bayrağı çeken, onun bunun eline ağzına bakan, mavi vatandaki haklarından vazgeçen, içine kapanan, gelenin vurduğu gidenin altını oyduğu bir Türkiye’yi zillete mahkum etmek,

Onuncu ve son etabında da, birbirine girmiş, iç kargaşa ve çatışma ortamına sürüklenmiş, etnik ve mezhep bölücülüğüne havale edilmiş, özgüvenini kaybetmiş, öz değerleri erimiş, tarihine ve talihine küsmüş, kimliğinden ve hedeflerinden kopmuş bir ülke tablosunu oluşturmak, olgunlaştırmak, olgu haline getirmek vardır ve karşımızdaki vahim tehditlerin bir kısmı bunlardan müteşekkildir.

Zillet ittifakı küresel husumetin içimizdeki refakatçisidir. Türk’ün ekmeğini yiyip gavurun kılıcını sallayan kokuşmuşları Türk milleti asla ama asla affetmeyecektir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.