Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, siyasetin gündeminden çıkmayan ‘Terörsüz Türkiye’ tartışmalarında iktidara net bir çağrıda bulundu. Abdullah Öcalan için gündeme gelen ‘Umut Hakkı’ tartışmalarına sert tepki gösteren Erbakan, “Şehit ailelerini ve gazilerimizi üzecek adımlar asla kabul edilemez. Madem ‘milletle beraber yürüteceğiz’ diyorsunuz; hodri meydan, konuyu referanduma götürelim, millete soralım” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Milli Gençlik Derneği (MGD) Genel Merkezi’nde düzenlenen Aralık Ayı Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı’nda konuştu. 3. Olağan Büyük Kongre’nin ardından teşkilatla bir araya gelen Erbakan, ekonomiden dış politikaya, futboldaki şike iddialarına kadar geniş bir yelpazede değerlendirmelerde bulundu.
“Terör Konusunda Çözüm Referandumdur”
Basın mensuplarının ‘Terörsüz Türkiye’ süreci ve İmralı görüşmeleri hakkındaki sorularını da yanıtlayan Erbakan, iktidara referandum çağrısında bulundu:
“Sürecin başından beri silah bırakmanın sadece PKK’yı değil, PYD ve YPG’yi de kapsaması gerektiğini söyledik. Ancak şehit ailelerimizi ve gazilerimizi üzecek, Abdullah Öcalan’ın serbest kalması veya ‘Umut Hakkı’ndan yararlanması gibi adımlar asla kabul edilemez. Yeniden Refah Partisi olarak önerimiz; yapılacak yasal düzenlemelerin referanduma götürülmesidir. Milletimiz onay veriyorsa affedilsin, vermiyorsa affedilmesin. Madem ‘milletle beraber yürüteceğiz’ deniliyor, hodri meydan, millete soralım.”
“Futbolda ve Toplumda Çürüme Var”
Son dönemde futbolda yaşanan bahis ve şike iddialarına da değinen Erbakan, Milli Görüş’ün “Önce Ahlak ve Maneviyat” düsturunun önemini hatırlattı:
“Milli Görüş’ün 1969’da yola çıkarken ‘Önce Ahlak ve Maneviyat’ sancağıyla çıkmasının önemi bugün daha iyi anlaşılıyor. Milli ve manevi değerler, aile yapısı büyük bir erozyona uğradı, sosyal çürüme had safhaya ulaştı. Bebek öldüren doktorlar, hastasına eziyet eden yoğun bakım hemşireleri, rüşvet alan yargı personeli, yolsuzluk yapan bürokratlar, cinsel istismar vakaları ve diğerleri. Bahis, şike ve maç sonuçlarını etkileme iddiaları birçok konuda misallerini gördüğümüz ‘yozlaşmayı’ bir kez daha gözler önüne sermiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, aralarında kulüp yöneticileri, futbolcular ve spor camiasının tanınmış isimlerinin de bulunduğu çok sayıda şahsın isminin geçtiği süreç çok ciddi sıkıntılara işaret etmektedir. Ülkemizde çok büyük bir değerler erozyonu yaşanmaktadır.”
“Uçan Kuşa Bile Haciz Geldi”
Konuşmasında ekonomik krize ve vatandaşın borç yüküne değinen Erbakan, yaşanan dramatik bir olayı örnek gösterdi:
“Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Ar-Ge birimi KAMU-AR’ın araştırmasına göre, açlık sınırı kasım ayında 30 bin 61 liraya ulaşırken, yoksulluk sınırı da 93 bin 697 lira oldu. Açlık sınırı asgari ücretin 8 bin 61 lira üzerine yükseldi. Dört asgari ücretin toplamı, yoksulluk sırının 5 bin 281 lira altında kaldı. İki asgari ücret yoksulluk sınırının yüzde 47’si. En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının ancak yüzde 54’üne tekabül ediyor. Böyle bir ortamda banka kredisi ve kredi kartıyla hayatta kalmaya çalışan vatandaşın kredi ve kredi kartı borçları 5 trilyon 332 milyar lirayı aştı. Kredi kartı borçlusu 40 milyonu aştı. Takibe düşen alacaklar %94 artışla 515 milyar liraya ulaştı. Yozgat Yerköy’de borçlarını ödeyemeyen bir vatandaşın güvercinlerine haciz konuldu. Bir vatandaşın güvercinlerine özel bir banka tarafından borç nedeniyle haciz uygulanması’ekonomik çöküşün’ açık bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Vatandaşın evinde haczedilecek bir şey bulamayınca güvercinlerine haciz uygulanıyor. En sonunda bu da oldu uçan kuşu bile haczettiler.”
“2026 Bütçesi Faiz ve İsraf Bütçesidir!”
Hükümetin hazırladığı 2026 bütçesini sert bir dille eleştiren Erbakan, bütçedeki aslan payının faize ayrıldığını vurguladı:
“2026 bütçesi, ‘istikrar’ söylemiyle süslenmiş ama faizcilere 2,7 trilyon lira, sermayeye de 3,6 trilyon liralık vergi affı üzerinden emekçiden sermayeye büyük bir servet transferinin resmî taahhütnamesi gibi duruyor. 2026 bütçe teklifinin kalbine baktığımızda iki kalem parlıyor: faiz ve imtiyazlılara kaynak transferleri. Faiz ödemeleri bir yılda yüzde 40,6 artarak 2,7 trilyon liraya çıkıyor ve bütçenin yüzde 14,5’ini yutuyor. 2026 yılında, faiz ödemelerinin bütçedeki payı, 2025 yılına göre 1,27 puan artarak yüzde 14,5’e yükselmiştir. Aynı şekilde borçlanmanın payı ise 1,25 puan artarak yüzde 13,3’e yükselmiştir. Rakamlar, yıldan yıla hem faiz ödemelerinin hem bütçe açıklarının artarak devam ettiğini gösteriyor. 2026 bütçesindeki ‘2,72 trilyon liralık açığın’ tamamının iç ve dış borçlanma ile kapatılacağı açıkça ifade ediliyor. Yani ödenecek faiz kadar yeni borçlanma yapılacak. Ailenin koruması ve güçlendirilmesine ayrılan payın 126 katı faize gidiyor. Bağımlılıkla mücadeleye ayrılan payın 183 katı faize veriliyor. Çocukların korunması ve gelişiminin sağlanmasına ayrılan payın 50 katı faize veriliyor. Kırsal kalkınmaya ayrılan payın 45 katı faize veriliyor. Sanayinin geliştirilmesi, üretim ve yatırımların desteklenmesine ayrılan payın 15 katı faize veriliyor ve tarıma ayrılan payın 6 katı faize veriliyor. Sonra, ‘İktidara neden destek vermiyorsunuz’. Faiz şampiyonu olan iktidara biz nasıl destek olalım?”
“Dış Politikada İnisiyatif ABD’ye Bırakılmış”
Dış politikada hükümetin söylem ve eylem tutarsızlığına dikkat çeken Erbakan, ABD Büyükelçisi’nin açıklamalarını hatırlattı:
“ABD Büyükelçisi Barrack’ın, Erdoğan’ın İsrail karşıtı çıkışlarını ‘sadece retorik’ diye nitelendirmesi, aslında dışarıdan bakanların gözünde Ankara’nın Filistin konusunda ilkesel bir aktör değil, iç kamuoyunu oyalayan ama sahada fiili adım atmayan bir hükümet olarak görüldüğünü acı biçimde açığa çıkarıyor. Bir yanda İsrail’e ağır sözler, diğer yanda ticaretin tam kesilmemesi, Kürecik Radar Üssü’nün kapatılmaması, Azerbaycan petrolünün İsrail’e Türkiye üzerinden sevkiyatının durdurulmaması ortaya ilkesel bir dış politikadan çok, iç kamuoyuna dönük ‘kontrollü gerilim taktiği’ çıkarıyor. Yine Tom Barrack’ın ‘Hedefimiz Eylül 2026’da Heybeliada Ruhban Okulu’nu açmak; bu konu hem Trump hem Erdoğan için son derece önemli’ sözleri, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılış tarihiyle ilgili açıklamanın Ankara’dan değil ABD Büyükelçisi’nden gelmesi, AKP iktidarının yıllardır ‘egemenlik, millî irade, Lozan hassasiyeti’ söylemi kurarken, diğer taraftan dış politikada inisiyatifi fiilen Washington’a bırakmış olduğunu çıplak biçimde ortaya koyuyor.”
“Asgari Ücret en az 45 bin TL olmalıdır”
Toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Dr. Fatih Erbakan, milyonların beklediği asgari ücret zammı hakkında partisinin teklifini duyurdu. Yoksulluk sınırının 93 bin lirayı aştığına dikkat çeken Erbakan, şunları söyledi:
“Asgari ücretin en az 45 bin TL olması gerektiğini ifade ediyoruz. Bir haneye iki asgari ücret girdiği zaman en azından yoksulluk sınırına yaklaşabilsinler. İktidar faize, israfa, imtiyazlı holdinglere ayırdığı paranın bir kısmını ayırsa, devlet desteği ile bu rakam çok rahat karşılanır. ‘Bir maaş işverenden, bir maaş devletten’ formülü ile işveren de mağdur edilmez. Ancak perşembenin gelişi çarşambadan bellidir; iktidardan maalesef böyle bir artış beklemiyoruz.”