Davası ‘’BÜYÜK’’ olanın savaşı da ‘’ BÜYÜK’’ düşmanı da çok olur!
Mücadelede önemli olan adaletin, hakkın ve insanlığın savunulmasıdır.
İnsanın uğrunda savaştığı şeylerin değeri, verdiği hayat mücadelesine göre ölçülür.
Büyük mücadeleler, yüce amaçlarla yapılır ve bu amaçlar, insanlık tarihinde önemli izler bırakır.
Herkesin hayatında bazen farkında bile olmadan, bir mücadele vardır.
Ancak bu mücadelelerin büyüklüğü ve anlamı kişisel çıkarlar yerine, daha büyük bir amaç uğruna verildiğinde anlam kazanır.
Günlük yaşamdaki gelişmeleri takip edebilmek için bile yüz yıl öncesine bakmak lazım.
Hatta bin yıl öncesinin mücadelesini iyi anlamak lazım.
Tarih, tekrar eden döngülerle doludur ve bu döngülerden ders almak, gelecekteki adımlarımızı şekillendirir.
Dava insanı uğruna savaş verdiği davayı kolay kolay bırakamaz. Büyük davaların savaşı tıpkı Habil ile Kabil’in savaşı gibi.
Aralarındaki savaş Kabil’i insanlık tarihinin ilk cinayetini işlemeye zorladı.
Tarih boyunca peygamberler, hak ve adalet uğruna mücadele etmişlerdir.
Hz. Muhammed Mustafa S.A.V. Efendimiz, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. İbrahim ve diğer peygamberlerin davaları ise insana hakkı ve adaleti öğretir.
Bu davalar, sadece dini değil, aynı zamanda insanlık adına verilen büyük mücadelelerdir.
Kudüs Fatihi Selahattin Eyyübi de kendisine dava edindiği uğruna büyük savaş verdiği Mescid-i Aksa’yı zalimlere bırakmadı.
Sonra gelen hükümdarlık yapanların da davası BÜYÜK oldu.
Kimlerin kimlerle savaştığından çok, kimin ne uğruna savaştığı daha önemlidir.
Uğruna mücadele edilen şeyin dünyalık bir kazanç elde etmek ve ganimet sağlamak için mi, yoksa Allah’a iyi bir kul olup adaleti ve hakkı üstün tutmak için mi yapılmış, buna bakmak gerekir.
Eğer hakkı ve adaleti üstün tutmak için mücadele edildiyse işte o zaman savaştığın, uğruna mücadeleler verdiğin şeylerin anlamı daha da BÜYÜK olur.
Bunun hem bu dünyada hem de ahirette karşılığı olur.
Mücadele, sadece bedenen savaş meydanında verilmez. Her anlamda kendine veya başka birine yapılan haksızlığı , dünyanın herhangi bir coğrafyasında bir insanın uğradığı haksızlık karşısında da durmak gerekir.
Sadece haksızlıklara karşı durmak da yeterli olmaz.
O haksızlıkla mücadele etmek hukuksuzluğu gidermek amacıyla faaliyetlerde bulunmak savaşın en büyüğü.
Peygamberler kendi dönemlerinde hem dışarıda, hem içeride, hem de kendi nefisleri ile BÜYÜK bedeller ödemişlerdir.
BÜYÜK savaşlar BÜYÜK mücadeleler gerektirir, BÜYÜK savaşlar BÜYÜK bedeller ödetir…
Dün Bosna Hersek’te bedel ödeyerek savaştan kaçmayıp şehit veya gazi olanlar, seksen senedir bedel ödeyerek dik duruşunu bozmayan Filistinli kardeşlerimiz bu BÜYÜK savaşın bedelini çok ağır ödediler, ödemeye de devam ediyorlar.
Peki bizim savaşımız nedir?
Kendimize soralım; Neyin savaşını veriyoruz?
Büyük bir davamız var mı?
Varsa uğrunda hangi bedelleri ödedik?
Yoksa sadece günü birlik kazançların peşinde miyiz?
Hayatın her alanında, haksızlığa karşı durup adaleti ve hakkı savunarak büyük mücadeleler vermeliyiz. BÜYÜK davaların savaşı, insanın hayatına anlam katar.
Bu savaşlar, hem bu dünyada hem de ahirette karşılık bulur.
Unutmayalım ki insanlar, uğrunda savaştıkları değerlerle anılırlar…