Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “PKK fesih kararı aldı’ diyorlar. Oysa ki çatı örgüt KCK’dır. KCK terörün merkezi, PKK şubesidir. PEJAK şubesidir. PYD/YPG şubesidir. Çatı örgüt orada dururken bir şubenin tasfiyesi terörün tasfiyesi değildir” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından gündeme dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Özellikle terör örgütü PKK’nın fesih açıklamasına ve tarım ile ekonomi politikalarına ilişkin sözleriyle hükümete sert eleştiriler yönelten Kılıç, kamuoyunun yanıtını beklediği pek çok kritik soruyu da gündeme taşıdı.
“KCK Terörün Merkezi, PKK Şubesidir”
Kılıç’ın açıklamaları şöyle:
“Terörün bitmesi, hukukun ve adaletin tesis edilmesi için gelenekten geleceğe en büyük çabayı sarf eden Milli Görüş Hareketi olarak elbette barış girişimlerini destekliyoruz. Terörün bitmesini elbette herkesten çok biz de istiyoruz. Ancak hiç kimsenin telaffuz etmediği hassasiyetlere de dikkat çekiyoruz. PKK “fesih kararı” aldı diyorlar. Oysa ki çatı örgüt KCK’dır. KCK terörün merkezi, PKK şubesidir. PEJAK şubesidir. PYD/YPG şubesidir. Çatı örgüt orada dururken bir şubenin tasfiyesi terörün tasfiyesi değildir.”
“PKK Konuşuyor, Gazeteciler Yorumluyor, Hükümet Tepkileri Ölçüyor”
Kılıç, terör örgütünün fesih ve silah bırakma kararıyla ilgili kamuoyunda ciddi soruların cevap beklediğini ifade ederek şunları söyledi:
“Açıkça soruyoruz: PKK ile birlikte KCK, PYD, YPG de feshedilecek midir? PKK’nın elinde bulunan silahlar nerede ve kime teslim edilecektir? Ağır silahların, paralel terör örgütlerine teslim edilmeyeceğinin güvencesi nedir? Türkiye nezdinde terör örgütü olan PYD/YPG’nin, Suriye’de mevzi kazanması karşısında alınan bir önlem var mıdır? Terör örgütünün binlerce cinayetten; asker, polis ve korucularımızın şehadetinden sorumlu olan lider kadroları ne zaman ve nerede yargılanacaktır? Terör örgütünün kurucu liderine, Teröristbaşı Abdullah Öcalan’a umut hakkı, ev hapsi veya benzer adlar altında özgürlük verilecek midir? Feshedildiği açıklanan örgütün kaçakçılık ve uyuşturucu başta olmak üzere uluslararası gelir trafiğinin kesilmesine yönelik bir adım var mıdır? Sürecin sonunda bir Anayasa değişikliği var mıdır? Varsa, Anayasa’dan hangi maddeler çıkarılacaktır? Anayasaya’ya hangi içerikte yeni maddeler konulacaktır? Sürecin devamında Türkiye’nin üniter yapısı korunacak mıdır? Yoksa Türkiye’nin federasyonlaştırılması mı planlanmaktadır? Bu sorularımız cevabı maalesef yok. PKK konuşuyor, gazeteciler yorumluyor. Hükümet ise tepkileri ölçüyor.
Başta söylediğimizi bir daha söylüyorum: Barış gelsin, varız. Terör bitsin, varız. Ama sonunda ne olacak, onu da bilmek istiyoruz. Altını çizmiştik, şimdi bir de üstünü çizelim: Bölücülüğün çatısı, devlet yapısı KCK’dır. KCK, statü ve devletleşme isteğiyle orada dururken, PKK’nın feshi hiç bir anlam ifade etmemektedir.”
“Çiftçiler Feryat Ediyor”
Suat Kılıç, açıklamalarının devamında 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne de dikkat çekerek tarımda yaşanan sorunları dile getirdi:
“Bugün Dünya Çiftçiler Günü. Çiftçilerimiz ödemelerini gerçekleştiremiyor. Ziraat Bankası’nın, Tarım Kredi’nin kapısında borç taksitlerini denkleştirmekle meşgul. Çiftçilerimiz feryat ediyor. Fındık ve çayda zirai don nedeniyle büyük rekolte kayıpları var. Devlet, üreticiyi korumak için seferber olmak zorundadır. Fındık üreticisinin başına bela olan kahverengi kokarca böceği için etkin önlemler acilen alınmalıdır. Kahverengi kokarca fındığı bitiriyor. Fındık sahaları, komşu ülkelere hatta İtalya’ya kayıyor. Göstermelik adımlarla kahverengi kokarcadan kurtulmak mümkün değildir. Acil önlem alınmazsa, bir stratejik ürünü daha kaybetmiş olacağız. Yaş çay sezonu açıldı. Üreticilerin dediği gibi diyelim: Açılmaz olaydı. 1 kilo yaş çay 25 lira 44 kuruş. Geçen sene 19 liraydı. Aradaki fark enflasyon farkı bile değil. Verilen para maliyetin karşılığı değil. Özle sektör çay fabrikaları devletin verdiğini de vermiyor! Bunun gübresi var, yevmiyesi var, nakliyesi var. Üretici mağdur, üretici kırgın, üretici dargın. Emek var, ekmek yok! Yaş çay alım fiyatına Sayın Cumhurbaşkanı el atmalı, kilo başı fiyat 35 olarak uygulanmalıdır.”
“Sayın Şimşek Vergi Memurlarını Holdinglerin Kapısına Göndersin”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in mali denetim açıklamalarını eleştiren Kılıç, “Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek şehirlerin geliş gidişlerine, hallerin giriş çıkışlarına vergi memurları koyarak denetim yapacağını söylüyor. Nereden nereye? Sayın Şimşek; yollara, hallere, köprülere koyacağınız Deli Dumrul’larla bütçe açığı kapanmaz. Vatandaşa vurdukça vurmanın bir faydası yok. Vergi memurlarını şehirlerin giriş çıkışlarına değil, imtiyazlı holdinglerin kapısına gönderin. Yap İşlet Devret’çi müteahhitlere gönderin. İhaleyi Devlet’ten, krediyi kamu bankalarından alan, gelir ve kurumlar vergisinden de muaf tutulan patronlara gönderin. Ahhh Sayın Şimşek… Garibanın sırtına bineceğinize; imtiyazlı holdinglerden, zenginlersen sildiğiniz, affettiğiniz vergileri tahsil edin. Silecekseniz, çiftçilerimizin Ziraat Bankası’na, Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçlarını silin. Hiç değilse faizlerini affedin.”
“Engelli Aylıkları Sadaka Düzeyinde Kaldı”
Dünya Engelliler Haftası vesilesiyle engellilere dair kanun tekliflerini de hatırlatan Kılıç, hükümeti adım atmaya çağırdı:
“10-16 Mayıs arası Dünya Engelliler Haftası. Bu haftanın içindeyiz. Bu vesileyle, engelli vatandaşlarımızla alakalı kanun tekliflerimizi bir kere daha hatırlatıyorum. Seçimden seçime hatırlanan, seçimden sonra unutulan ve Türkiye’nin yüzde 10’una karşılık gelen geniş bir sosyal, toplumsal kesim engelli vatandaşlarımız. TBMM’de bekleyen iki tane kanun teklifimiz var. Bunlardan bir tanesi kamuda istihdam oranlarının engelliler için yüzde 3’ten yüzde 6’ya çıkarılmasıyla alakalı kanun teklifimizdir. Bu teklif TBMM’de beklemektedir. İktidarın acilen bu teklifi önce komisyona sonra genel kurula indirmesi lazımdır. Engelli istihdamını yüzde 3’ten yüzde 6’ya çıkarmak engellilerin toplumdaki varlığının oransal karşılığı bile değildir. Ama en azından mevcut istihdamı iki kat artırıcı bir tedbirdir ve son derece önemlidir. Bir diğeri ise engelli aylıkları. Maalesef engelli aylıkları sadaka düzeyinde kalan rakamlarla idare ediliyor. Bununla ilgili kanun teklifimiz de TBMM’de. Engelli aylıklarının 3 katına çıkarılmasını talep ediyoruz. Engelli aylıkları mevcutun 3 katına çıkarılabilirse en düşük emekli aylığına denk gelecek. Yani 14 bin 469 lira düzeyine erişmiş olacak. İnsanlarımız geçinemiyor. Adı üstünde, engelli. Fiziksel, zihinsel ya da başka türlü engeller olduğundan dolayı çalışabilme, geçinebilme, ailelerinden destek alabilme imkanları sınırlı. Ve iki tane tedbir var. Biri kamuda istihdamın iki katına çıkarılması, diğeri de aylıklarının artırılması. Engelliler Haftası vesilesiyle hiç değilse bu günlerde hükümetin bu konuda adım atmasını, tedbir almasını ve maaşları da üçe katlamasını bekliyoruz.”
Asgari Ücrete ve Emekli Maaşlarına Zam Çağrısı”
Asgari ücret ve emekli maaşlarının durumuna da dikkat çeken Kılıç, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın son açıklamalarını şu sözlerle eleştirdi:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın bir özelliği var: Sayın Bakan emeklilikte yaşa takılanları görmüyor, staj ve çıraklık mağdurlarını görmüyor, asgari ücretlileri görmüyor, en düşük emekli maaşıyla geçinmeye çalışanları görmüyor. Sayın Bakan ama demek ki bakmıyor. Sayın Bakan hep patronlara, Hazine ve Maliye Bakanına bakmasın, biraz da çalışanlara baksın. Çalışanlara baktığında asgari ücretin yılın daha ilk ayında enflasyon karşısında güneşin altında kalmış buz kalıbı gibi kaldığını görecek. Emekli maaşının eridiğini görecek. Bu asgari ücretle, emekli maaşıyla yılın 12 ayını çıkarmak mümkün mü Allah aşkına! Bir aylık asgari ücret daha bugünden açlık sınırının altında. Durum böyleyken ‘gündemimizde bu konu yok’ demenin rahatlığını nereden buluyor anlamakta güçlük çekiyorum. Bugün değilse ne zaman planlayacaklar? Haziran geldi, Temmuz’da bu maaşın verilmesi gerek. Acilen gündemlerine asgari ücrete ara zam konusunu, emekli maaşlarına ara zam konusunu almak zorundalar. Sayın Bakan biraz da buraya baksın.”
“Yargı Kurumlarının Tepesindeki Bu İhtilaf, Vatandaşın Adalet Müessesine Olan Güvenini Sarsıyor”
Kılıç, son olarak soru üzerine tutuklu avukat Can Atalay konusuna ilişkin de şu sözleri kaydetti:
“Can Atalay meselesi farklı bir mesele. Türkiye’nin iki büyük hukuk müessesesi, biri Yargıtay biri Anayasa Mahkemesi, Can Atalay bu iki kurumu karşı karşıya getirmiş bir mesele. O gün bugündür söylüyoruz; Yargı kurumlarının tepesindeki bu ihtilaf, vatandaşın adalet müessesine olan güvenini sarsıyor. Hükümet yetkililerine dedik ki bu meseleyi çözün. Anayasa düzeyinde çözün, yasalar düzeyinde çözün. Bu kafa karışıklığını giderin. Ne milletvekili seçilmek hapishaneden çıkışın yolunu açsın. Ne de seçilmiş bir milletvekili hakkında kesin hüküm olmadığı halde hapishanede kalsın. Bunun yolu bulunabilir mi? İktidarından muhalefetinden 3 tane hukukçu kafa kafaya verirse bunun yolunu bulabilir. Düşünün ki bir milletvekili Hatay’dan seçilmiş gelmiş cezaevinde. Yargıtay’ın verdiği karar başla, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali başvurusunda verdiği karar başka. O zaman doğru nedir? Vatandaş olarak biz Yargıtay’ı da, Anayasa Mahkemesini de hukunun anayasal kriterleri içerisinde aynı çizgide görmek isteriz. Henüz imza önümüze gelmiş değil. Bu konuyu değerlendiririz ve görüşümüzü kamuoyuyla paylaşırız.”