Deprem bölgesindeki doktorun anlattıkları yüreklere dokundu!

Deprem bölgesindeki doktorun anlattıkları yüreklere dokundu!
Yayınlama: 17.02.2023
A+
A-

Kahramanmaraş depreminin ardından bölgede yaralı depremzedeler için koşuşturan, kendisi de 1999 depreminde ailesinin enkazdan çıkarılmasını bekleyen Doç. Dr. Perçin Caşkan, yaşadıklarını anlattı. Caşkan’ın “Şaşırdığım hiç bir şey olmadı, 1999 Depremi’ndeki şeyleri yaşadım, sadece işimi yaptım. Çünkü çıkarılan çocukların bile hepsi benim çocuklarıma benziyor.” sözleri yüreklere dokundu.

Milli Nizam

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta peş peşe meydana gelen iki büyük deprem 10 ilde büyük yıkımlara neden oldu. 35 binden fazla can kaybının yaşandığı elim olayda yaralı vatandaşların tedavisi de Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok noktasında devam ediyor.

Türkiye’yi yasa boğan depremlerin ardından ülkenin dört bir yanından gönüllü doktorlar yaralı depremzedelere şifa olabilmek için afet bölgesine akın etti. O doktorlardan biri de Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölüm Sorumlusu Doç. Dr. Perçin Caşkan  oldu. Bölgedeki çalışmalarının ardından İstanbul’daki görevinin başına dönen Doç. Dr. Caşkan, 1999 yılında yeni mezun bir hekim olarak görev yaparken ailesinin de 1999 Depremi’nde enkaz altında kaldığını ifade ederek bölgede yaşadıklarını anlattı.

“Enkaz başında beklemek nedir biliyorum”

Deprem bölgesindeki izlenimlerine dair aktardıklarıyla yüreklere dokunan Doç. Dr. Perçin Caşkan, şöyle konuştu:

İlk önce Adıyaman sonrasında Malatya iline uçtum. 12’nci saatte deprem alanındaydım. Kısa sürede bir sistem kurmak adına bence ilerleme kaydetmişiz, deprem başlı başına zor bir şey. Benim ailem, 1999’da Gölcük’te enkaz altındaydı. Ben hasta yakını ne demek, enkaz başında beklemek nedir biliyorum. Aynı anda eğitim ve araştırma hastanesinde çalışıyordum, o hastaları yönetmek zor bir şey, gayet iyi biliyorum. İnsanların panik haliyle yapabilecekleri şeyler çok kısıtlı. O anlamda dışarıdan destek verilmesi kesinlikle çok önemli. Gittiğimde hekim arkadaşlarımla, bütün sağlık personelleri de yapabileceğimiz her türlü şey için size destek vereceğiz dedim.

Plastik cerrahi uzmanıyım, bunun dışında bir sürü şey için destek olabileceğimizi söyledik. Depremden ilk çıkanlar genelde çocuklar, zarar görenler, en çok üzüldüklerim de onlar. Plastik cerrahların ilk önce alana gönderilmesinin nedeni şu; crush yaralanması dediğimiz bir ezilme yaralanması türü var. Ezilme yaralanmalarında sıkıntı şu; enkaz altında kalan ya da bir yere sıkışan dokularda, kaslarda şişme ve zarar görme oluyor. O kasların bir şekilde kişinin kendi bedenine zarar vermemesi için uygun müdahalelerle kasların açılması gerekiyor. Benim ekibim üç kişiydi. Depremzedelere belli kesiler yaparak kasları rahatlattık. Kasları rahatlatamazsak eğer, daha sonrasında özellikle enkazdan geç kurtarılan hastalarda oluyor. O kaslardan çevreye yayılan, vücuda zarar verebilecek bir sürü faktör var. O faktörlerin yayılmasını engellemek için ilk müdahaleleri yaptık. 112 hava ambulanslarıyla hem kendi hastanemize, hem İstanbul, Ankara ve çevre hastanelere Elazığ başta olmak üzere depremzedeleri devrettik.

“Çocuklarının nerede olduğunu bilmeyen aileler var, başlı başına zor bir durum”

17 Ağustos 1999 Depremi’nde ailesinin de enkaz altında kaldığını ve bu süreçte yaşananları hem bir hekim hem de bir depremzede yakını olarak anladığını anlatan Doç. Dr. Caşkan, açıklamasının devamında şunları söyledi:

Depremin altıncı gününde ben sahadan ayrıldım, kendi hastaneme geri döndüm. Altıncı günden itibarense yapılacak şeyler; geç dönemde çıkarılanlar için maalesef çok dramatik tablolar. Burada birçok hastamız var, onlar için ölen dokuların, kişinin kendi vücuduna zarar vermemesi için vücuttan uzaklaştırıyoruz. Aynı zamanda bunlardan vücuda yayılan başka faktörler olduğu için bu hastaların diyaliz gereksinimi oluyor. Birçoğunu yoğun bakımda izliyoruz. Burada ailesi olmayanlar, çocuklarının nerede olduğunu bilmeyen aileler var. Başlı başına zor bir durum. Allah yardımcımız olsun. Hastalarda ilk önce dokularını rahatlattık, kol ve bacaklarının dolaşımını sağladık. Daha sonrasında ki emin olun, bunlar bile o kadar zor şartlarda ki orada bulunduğum sırada altı şiddetinde artçılar olurken bile ameliyat masası o hızla sallanırken bile düşündüğüm tek şey; Allah benim çocuklarıma da ameliyat ettiğim çocuklara da acısın.

“Çıkarılan çocukların bile hepsi benim çocuklarıma benziyor”

Ben 1999 depreminde yeni mezun hekimdim. İzmit Okmeydanı’nda nöbetçiydim o gece sahaya ulaşmam beş saat sonraydı. İzmit merkezden de kendi evime Gölcük’e yaklaşık on yedi kilometre yürüyerek ulaştım. Aileme ulaşmamda yaklaşık 12 saat sürdü. Ailem evin çöken kısmından yaklaşık 3 saat sonra dışarıdaydı. Allah’tan deprem sırasında yakınlarımdan birini kaybetmedim, ama ne kaybettim; o dönem cep telefonu da olmadığı için herhangi bir anım, ilkokulum, lisem birçok arkadaşım yok. Hatırladığım çok bir şey de yok. Ben enkaz altında kalmadım, deprem bölgesine gittiğimde hiç şaşırdığım bir şey olmadı. 17 Ağustos 1999 Depremi’nin aynı şeylerini yaşadım. Ve hekim olduğum için sadece işimi yaptım. Duygusal olarak düşünebileceğim bir pozisyonda değilim. Çünkü çıkarılan çocukların bile hepsi benim çocuklarıma benziyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.