İslam ve terör asla yan yana gelemez!

Yayınlama: 31.12.2025
A+
A-

Barış ve selamet anlamına gelen İslam dinini şiddet ve terörle bir araya getirmek ancak bilmemekten veya art niyetten kaynaklanabilir.

Çünkü İslam dininin ana hedefi dünya ve ahirette mutluluklarını sağlamaktır. İslam insan hayatına büyük bir değer vermiştir. Bir kişiyi haksız yere öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek, bir cana hayat vermeyi bütün insanlığa hayat vermek kadar değerli saymış, adam öldürmeyi büyük günahlardan kabul etmiştir. Hz. Peygamber kan dökmeyi, kan davası gütmeyi yasaklamış, dinde zorlama ve baskının olmadığını ilan etmiş, insanlara inanç ve düşünce özgürlüğü tanımıştır. İnancın özgür bir iradeyle gerçekleşmesi gereken bir değer olduğu bildirilmiştir.

İslam dini insanlar arasındaki bireysel ve sosyal ilişkilerin sevgi, merhamet, adalet, liyakat ve ehliyet ilkelerine bina edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Yine toplumun kendi içerisinde ve diğer toplumlarla ilişkilerinde barış ve sulhun esas alınması gerektiğini öğütlemiştir. Kur’an-ı Kerim insanları dine davet etmenin yöntemini hikmet, güzel öğüt ve güzel mücadele olarak belirlemiştir. O halde dine davetin esası akıl ve gönülleri ikna etmeye dayalı bir yöntemdir.

İslam’da canın, neslin, malın, aklın, dinin korunması olarak özetlenen kalıcı ve hedef değerleri daima korunması gereken asıl değerlerdir. Bu değerleri korumak için başvurulmak zorunda kalınan savaş ve müeyyideler ise geçici ve arizi değerlerdir. İslam’ın şiddet ve terörle ilişkilendirilmesine sebep olan bazı aşırı dini gurupların referans aldığı kâfirlerle savaşmaya ve onları öldürmeye yönelik ayetler, savaş ortamında nazil olan ve belli şartlara bağlanan hükümler içermektedir. O halde İslam’ı temsil eden asıl değerler temel insan hakları, adalet, özgürlük, sevgi, merhamet ve barış gibi değerlerdir. Elbette bu değerlere saldırıldığında canını, malını, ülkesini, mukaddes bellediği değerleri savunmak için mücadele etmek ve gerektiğinde ise savaşmak meşrudur ve gereklidir. Dünyanın bütün milletleri de aynı bu durumda savaşmayı yadsımaz. Öyle ise, İslam’ın cihat veya savaşla ilgili hükümlerinden yola çıkarak onu şiddet ve terörle ilişkilendirmek asıl olanı ve bütünü görmeden verilen taraflı bir yargıdır.

Hz. Muhammed’in aslında siyasi amaçlar için çalıştığı ve bir kılıç peygamberi olduğuna yönelik oryantalist bakış açısı, günümüz Batı dünyasında İslam’ın korkulması gereken bir din olarak gösterilmesine kadar vardırılmıştır. İslamafobi olarak adlandırılan bu olgu, her ne kadar kökenleri çok önceye uzansa da 11 Eylül 2001 sonrası gerek Amerika Birleşik Devletleri ve gerekse Kıta Avrupası’nda büyük bir yaygınlık kazanmıştır. İslam’a ve İslam’ın kutsal değerlerine karşı saldırılar başlamıştır. Hz. Muhammed hakkında uygunsuz karikatürler yayınlayan dergiler, cami ve minarelere yapılan saldırılar, Kur’an’ın yakılması ve nihayet Müslüman birey ve ailelere yapılan fiziksel saldırılar islam korkusunun neticeleri olmuştur. Bu korkunun arka planında tarihi, kültürel ve siyasi sebepleri aramak gerekir.

İslam ülkelerindeki mevcut bazı dini örgütler, mesela el-Kaide, Boko Haram, enNusra ve IŞID gibi örgütlerin savundukları din anlayışları da Batılıların çizdiği bu tabloyu pekiştirmektedir. Ancak Müslümanlar arasında şiddetin yükselmesini sadece dini nedenlere dayandırmak doğru değildir. Ekonomik, siyasi, kültürel olarak sömürgeleştirilen ülkeler içerisinden çıkan bazı Müslüman gruplar, cahillik, yoksulluk, yoksunluk ve ülkelerine yapılan tecavüzlerin etkisiyle bu gibi oluşumlara başvurmuşlar ve dini metinlerde cihatla ilgili ayetleri delil göstererek bağlılarını motive etmişlerdir. Bunlardan bazıları yine siyasi ve ekonomik hâkimiyet için bizzat küresel güçler tarafından desteklenmiş ve kendi hedefleri doğrultusunda kullanılmıştır. IŞID bunun en önemli örneklerinden biridir. Yalova’da yaşadığımız olay aslında ABD ve Batı’nın Suriye meselesinde oynamak istediği oyunda düğmeye basıldığının göstergesidir. Yöneticilerimiz Esad rejimi sonrası Suriye’de kurulmak istenen planı fark etmeli ve gerekli önlemleri almalıdır. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız ki mesele dün ne Irak’tı ne de bugün Suriye, asıl mesele İSLAM düşmanlığı ve aziz vatanımız olan TÜRKİYE’dir.

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.